Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de Şişli’deki gazete binası önünde Ogün Samast tarafından öldürüldü. Cinayetin üzerinden 17 yıl geçti. Dink, öldürüldüğü yer olan Halaskargazi Sebat Apartmanı önünde anıldı. Hrant Dink’in ailesi ve arkadaşları yaptıkları çağrıyla bir kez daha adalet talebinde bulundu. Anma öncesinde emniyet, Halaskargazi Caddesi’ni boydan boya kapatarak güvenlik önlemi aldı. Sebat Apartmanı’nın önünde Hrant Dink’in öldürüldüğü yere, karanfiller bırakıldı.
Gazete Duvar'dan Osman Çaklı'nın haberine göre, Hrant Dink anmasının bu yıl ayrıca bir önemi bulunuyor. Dink’in katili Ogün Samast’ın serbest bırakılması kamuoyunda tartışma yaratmıştı. Dink’in arkadaşları tarafından anma öncesinde yapılan yazılı açıklamada, “Hrant Dink cinayetinin tetikçisi 17 yıl önce Hrant Dink’i vurduğunda 17 yaşındaydı. Bugün serbestçe aramızda dolaşıyor. O gün vur diyenler hâlâ görevlerinin başında. Yargılama adıyla utanç verici bir müsamere sergilendi" ifadeleri yer aldı.
'ADALET TALEBİMİZ KARŞILIK BULMADI'
Bülent Aydın anma öncesinde yaptığı konuşmada, cinayetle yüzleşmenin gerçekleşmediğini belirterek şöyle konuştu:
"Gerçek anlamda bu cinayetle bir yüzleşme olmadı. Bizler, Hrant'ın arkadaşları ve ailesi olarak davayı takip ettik. Cinayetin arkasındaki karanlık yapının aydınlatılmasını istemiştik, olmadı. O yüzden adalet nöbetlerinde tekrarladığımız talebi yineliyoruz. 'Öldür diyenler yargılansın.' Hrant Dink'e iftira attılar. Onu hedef haline getirdiler. Onu yaşı küçük bir tetikçi bularak katlettiler. Öldürenleri ödüllendirdiler. Bu koca lekeden utanmadılar. Adalet talebimize kulak vermediler. Bugün burada buluşup, Hrant'ı yalnız bırakmadığınız için teşekkür ediyoruz."
Hrant Dink davasının avukatı Hakan Bakırcıoğlu da alanda unutulmadı. 2023 Nisan ayında vefat eden Bakırcıoğlu alkışlarla anıldı.
'O TABULARI KIRDI'
Bu yıl anma konuşmasını Oya Baydar gerçekleştirdi. Baydar, Hrant Dink'in arkadaşlarına 'Kardeşler' diyerek seslendi. Baydar'ın konuşması şöyle:
"Kardeşler, dostlar, Hrant'ın sevgili ailesi, arkadaşları, bugün burada bulunan, bulunamayan ülkemizin barışçı, vicdanlı, aydınlık insanları!
17 yıl önce burada, bu kapının önünde, Sevgili Rakel'in unutulmaz deyişiyle, "bir bebekten bir katil yaratan karanlık" Türkiye'nin vicdanını katletti. Evet, Hrant bu ülkenin dertlerinin, acılarının hem taşıyıcısı hem de ezilen insanlarının, acılı halklarının dermanı ve vicdanıydı.
Özel insanlar vardır. Onlar çağlarının, topraklarının, halklarının değerlerini kendilerinde toplarlar. Hrant böyle bir insandı. Bugün burada onu anarken bir Hrant Dink güzellemesi yaptığımı sanmayın. Onu ilk tanıdığım gün: - 2002 yılıydı, Barış Girişimi'ni kurmak üzere biraraya gelmiştik- daha o gün düşünmüştüm bunu. Şiarımız olan "ama'sız barışçılık" da, "Ne gücün terörü ne terörün gücü" belgisi de ona aittir. Çift taraflı ateşe maruz kaldığı günlerde, 'Burada, Türkiye'de Taksim'in ortasında 'Soykırım vardır' diye, Paris'te Concorde Meydanı'nda taşın üstüne çıkıp 'Soykırım yoktur,' diye bağıracağım derken, halkları birbirine düşman eden ırkçı-milliyetçi bağnazlığa karşı barışın diliyle haykırıyordu. O resmî tarihin yalanlarına, karartmalarına karşı çıkan bir tabu kırıcıydı. Ve biliriz ki karanlıklarda yuvalanmış güçler en çok tabuların kırılmasından, yalanlarının meydana çıkarılmasından, karanlık yüzlerinin görülmesinden korkarlar. Hrant'ı bu yüzden vurdular.
O şahin değil güvercindi. 'Bir güvercin tedirginliğiyle yaşıyorum ama biliyorum ki bu ülkede güvercinler öldürülmez' derken yanılıyordu. Şahin olsaydı, saldırgan olsaydı, halkların birliğini, kardeşliğini silahla, şiddetle savunsaydı hedef olmayacaktı. Bu ülkeye hakim olan kadim karanlık tam da güvercin olduğu için çıkardı idam fermanını. Hrant Dink'ten hain imajı yaratamayacaklarını anladıkları için, ama'sız barışçılığın sessiz gücünü kavradıkları için susturmak istediler güvercini.
17 yıl önce bugün, bu saatlerde seni ülkenden, ailenden, dostlarından, toprağından, bizlerden ayırdılar Ahparig! Sana, "Bu topraklarda gözünüz var," diye saldıranlara verdiğin cevabı hatırlıyorum: "Bizim bu topraklarda gözümüz var, çünkü köklerimiz burada. Ama merak etmeyin, bu toprakları alıp gitmek için değil bu toprakların dibine girmek için," demiştin. Sen: bu toprakları en has, en değerli, yüzakımız evlatlarından biri, şimdi köklerinin derinlerde olduğu bu topraklarda yatıyorsun. Ülkenin bütün insanları, bütün halkları: Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi, Laz,Çerkes, Arap, Ezidî, Süryani, hepimizin kökleri toprağımızın derinliklerinde birbirine karışıyor, birbiriyle sarmaşıyor. İşte bu yüzden, ırkçılara, faşistlere, bizleri ayırıp birbirimize düşman etmeye çalışanlara inat, her yıl burada buluşuyoruz. Her yıl "Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!" diye haykırıyoruz. Hepimiz Ermeni oluyoruz. Hafızayı diri tutmak, unutmamak, unutturmamak için, Ama asıl; bu topraklar üzerinde eşit ve özgür insanlar olarak beraber yaşama arzunu senin vasiyetin kabul ettiğimiz için…
Ne var ki sana iyi haberlerim yok Ahparig. Ülkemizin üstüne çöken karanlık yıl be yıl, gün be gün yoğunlaşıyor. Bebeklerden katiller, masum gençlerden kindar nesiller yetiştirenlerin iktidarını alt etmeyi başaramadık. Uğruna can verdiğin insanlık değerleri, ırkçı faşist odakların saldırısıyla karşı karşıya. Ülkeye hükmedenler kendi bekalarını ve iktidarlarını halkları birbirine düşman ederek koruyup perçinliyorlar. Yarınlara güven yok oluyor, insanlarımız nereye varacağını bilemedikleri bir bekleyiş içinde gün be gün umutlarını yitiriyor. Sana atılan kurşunun bu ülkenin halklarına, barışına atıldığını şimdi daha iyi anlıyoruz.
Sen bizim vicdanımızdın Ahparig. Her şey, herkes öldürülebilir ama vicdan öldürülmez, iyilik öldürülmez, cesaret öldürülmez. İşte bu yüzden 17 yıldır, her 19 Ocakta hepimizin içinde yeniden doğuyorsun. 19 Ocak bu toprakların vicdan ve kardeşlik günüdür, öyle kutlanmalıdır.
Selam seninle aynı değerleri paylaşanlara, selam bu değerleri cesaretle, gerekirse canları pahasına savunmaya and içenlere. Selam bu değerleri savundukları için zindanlarda, sürgünlerde bedel ödeyenlere. Adlarını tek tek sayabilmem mümkün değil; Selahattin Demirtaş'ın, Osman Kavala'nın, Gültan Kışanak'ın simgeleşmiş şahıslarında onların tümünü de senin adına selamlıyorum."
ÇİĞDEM MATER'İN MESAJI
Gezi davası tutuklularından, Hrant'ın Arkadaşları İnisitayifi üyesi Çiğdem Mater'in Bakırköy Cezaevi'nden gönderdiği mesajı ise Cumartesi Anneleri/İnsanları'ndan Besna Tosun okudu. Mater'in mesajı şöyle:
"Adaleti sebatla beklediğimiz bir yıl daha geçti. Adalet yerine yine adaletsizlikle yüz yüze kaldığımız bir yıl daha...
17 yıl sonra, 17 yaşındaki katil artık aranızda, tıpkı “öldür” diyenlerin aranızda olduğu gibi...
Ne Hrant Dink cinayetinin arkasındaki karanlığı aramaktan vazgeçeceğiz ne de adalet talebimizden.
19 Ocak 2007’de Sebat Apartmanı’nın önünde işlenen cinayet, o “ana” ait değildir, biliyoruz. Ardında 100 yılın, önünde 17 yılın hukuksuzluğunu taşır.
İçeride de, dışarıda da katilleri, “öldür” diyenleri biliyoruz, tanıyoruz.
Yeni değiller, ne yazık ki eskimiyorlar da...Ne güzel ki bizler de azalmıyoruz!
Hrant Dink’e sevgimiz ve mahcubiyetimizle, adalete inancımız ve inadımızla, buradayız, yalnız değiliz."
Anmaya geniş bir kalabalaığın yanısıra DEM Parti Eş Genel başkanı Tülay Hatimoğulları, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Ünal Çeviköz, TİP Milletvekili Ahmet Şık, çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisisi ve siyatçiler katıldı. (Gazete Duvar)