Mevsimlik işçilerin zor yaşamı; Artık gelmeyi düşünmüyorlar

Bursa’ya gelen mevsimlik tarım işçileri, kötü yaşam ve çalışma koşulları nedeniyle gelecek yıl gelmeyi düşünmüyor. Temel ihtiyaçlardan yoksun şekilde çadırlarda kalan işçiler, su ve elektrik gibi sorunlarla mücadele ederken, ücretlerini zamanında alamadıklarını belirtiyorlar.

Haber Giriş Tarihi: 19.09.2024 02:05
Haber Güncellenme Tarihi: 19.09.2024 02:05
https://www.bursaport.com

PELİN AKDEMİR / BURSAPORT

Her yıl farklı illerden Bursa’nın Yenişehir, İnegöl, Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerine çalışmak için gelen mevsimlik tarım işçileri, zorlu koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Şanlıurfa’dan gelen işçiler, Mustafakemalpaşa’daki Çeltikli kampında temel ihtiyaçlardan yoksun bir şekilde, aylarca derme çatma çadırlarda kalıyor. Kampı ziyaret eden Bursa Su Kolektifi üyeleri, geçen yıla kıyasla yaşam koşullarında hiçbir iyileşme olmadığını belirtiyor. İşçiler ise, seneye bir daha gelmeyeceklerini söylüyorlar.

İKİ TUVALETİ 300 KİŞİ KULLANABİLİR Mİ?

Çeltikçi kamp alanında yalnızca üç ailenin kullanabildiği prefabrik bir tuvalet bulunurken, diğer işçiler açık alanda, çadırların yanında oluşturulan derme çatma tuvaletleri kullanmak zorunda. Su ve elektrik ihtiyacı kampta kalan işçiler için büyük bir sorun. Şebeke suyu kalitesiz ve zaman zaman çamurlu akıyor. İşçiler, köyden bidonlarla taşıdıkları suya para ödemek zorunda kalıyor. Elektrik ihtiyacı ise sadece cep telefonlarını şarj edebilecek kadar küçük güneş panelleriyle karşılanıyor.

Nisan ayında yayımlanan mevsimlik tarım işçileri genelgesiyle kamp alanlarında iyileştirme olup olmadığını gözlemlediklerini belirten Bursa Su Kolektifi üyesi Habib Göbelez, “Maalesef tepeden kampı görür görmez hiçbir değişim olmadığını anlamıştık. Sadece 2 tuvalet ve banyodan oluşan bir prefabrik kulübe gelmiş, 3 aile kullanabiliyordu. 300 kimi zaman 400 kişiye ulaşan kampta diğerleri için her zamanki gibi çadırların yakınlarındaki dört direk ve bez ya da brandalarla çevrili çukurlar. Çadırlar çaresizlik ile derme çatma, toprak tabanlı her türlü canlılarla iç içe. Yanan odun ateşinden, birkaç su konulan bidondan ve kap kacaktan oluşan mutfak niyetine kullanılan bölümler, çamaşır yıkanan leğenlerle iç içe” sözleriyle kamp alanını anlattı. Göbelez, işçilerin su sorununa da değindi. Çocuklar, 1 kilometre ötedeki köy çeşmesinden 5 litrelik suya 1 lira ödeyerek aldıkları suyu kamp alanına taşıyorlar. Göbelez, Çeltikçi Köyü’nde su sorunu yaşandığı için köy muhtarının çocukları bidonlarını tekmeleyerek kovduğunu anlattı.

Çeltikçi kamp alanının yanında elektrik trafosu olmasına rağmen işçilerin elektriği kullanamaması arazinin mera alanı ve taşkın sahası olmasından kaynaklanıyor. Göbelez, gerekçesini şöyle anlatıyor: “'Biz elektrik veririz taşkın olur ve bir çocuk akıma kapılıp can verirse ne yaparız?' Bunu düşündüğünü söyleyen yetkililer taşkın sahasında çocukların sele kapılıp can verebileceğini bilmemezlikten geliyor. Köyde kamp yeri olarak tahsis edilebilecek sadece 18 dönüm bir alan var ancak burası köye bitişik olduğundan köylü istemiyor.”

ÇALIŞMAK İÇİN OKULU TERK EDİYORLAR

Kamp alanında yaşayan çocuklar, eğitimden de mahrum kalıyor. Okulların başlamasına rağmen aileleriyle birlikte kampta kalmak zorunda olan çocuklar ancak memleketlerine döndüklerinde okula gidebilecekler. Lise çağına gelen çocukların bir kısmı ise çalışmak için okulu terk ediyor.

FİRELER MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİNİN CEBİNDEN ÇIKACAK

Ayrıca işçiler, tarımda yaşanan kriz nedeniyle ücretlerini zamanında ve tam olarak alamadıklarını belirtiyor. Bu yılın yevmiyesi günlük 900 lira. Yüzde 10’u dayıbaşına verilen paradan işçilere 750 -800 lira civarında bir para kalıyor. Göbelez, “Bu sene geçtiğimiz senelerde duymadığımız bir sorunla karşılaştık, işçiler ücretlerini zamanında ve tam alamıyor, memleketlerine döndükleri halde alacaklarını alamamış aileler olduğunu anlattılar. Ancak bu sene en büyük belirsizlik ürünün sevk edildiği fabrikadan hesap fişinin beklenilmesi ve buna göre fire çıktıktan sonra net kilogram üzerinden ödeme yapılması. Bu tarla sahipleri tarafından bu sene başlatılan bir uygulama. Normal olarak yüzde 5’in üzerindeki fire işçiye yansıtılıyorken bu sene sözleşmelerde tüm firenin işçiye yansıtılacağı yazılıyormuş” sözleriyle aktardı. Göbelez, “İş sözleşmelerinden işçilerin haberi yok. İşverenle dayıbaşı arasında kalıyormuş. İŞKUR yönetmeliğine göre iş sözleşmelerinin işverenle işçiler arasında yapılması ve ücretin doğrudan işçiye ödenmesi gerekirken yönetmeliklere uyulmuyor” ifadelerini kullandı.

GELECEK YIL GELMEYİ DÜŞÜNMÜYORLAR

Çeltikli kampının aksine, Koşuboğazı kampında koşullar bir nebze daha iyi. Buradaki işçiler, tarla sahiplerinin desteğiyle yapılan briket evlerde yaşıyor. Koşuboğazı’ndaki 19-20 yaşlarındaki genç işçiler, gece saat birde madenci fenerleriyle ürün toplamaya başladıklarını, öğlen 2’ye kadar tarlada çalıştıklarını söylüyor. Göbelez, “Bu kamp şimdiye kadar ziyaret ettiğimiz toplam 5 kamp içerisinde açık ara en iyisi. Bu iki kamp arası sadece 2 kilometre kadar. Burası hazine arazisine kurulu olduğundan kalıcı briket kulübeler tarla sahiplerinin malzeme desteği ile kurulmuş ve sürekli gelişiyor, adeta bir köy havasında. Ancak ödemelerle ilgili sıkıntılar burada da aynı” dedi.

Ancak her iki kamptaki işçiler de ödemelerdeki belirsizlikler ve kötü yaşam koşulları nedeniyle gelecek yıl aynı bölgeye çalışmaya gelmeyi düşünmediklerini “Kazandığımızı yiyip gidiyoruz, kışa bir şey kalmıyor” sözleriyle ifade ediyorlar. 46 yaşında daha önce iki kez Çeltikçi kampına çalışmaya gelen tarım işçisi Murat’ın “Allah bir daha getirmesin. Yoruldum artık. İstanbul’da çöp toplarım” sözleri gibi bütün işçiler yorgunluklarını ‘Seneye gelmeyiz’ diyerek belirtiyor.