Yenidoğan çetesi davası: 'Bebeği bisküvi kutusunda verdiler'

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 12’nci gününde tutuksuz sanıkların savunmaları ile devam ediyor. Salonda bebeklerini kaybeden bir kısım mağdur aileler de yer aldı.

Haber Giriş Tarihi: 03.12.2024 21:17
Haber Güncellenme Tarihi: 03.12.2024 21:17

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 12’nci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıkların yanı sıra bir kısım mağdur aile de hazır bulundu. Bugün görülecek olan celsede müşteki beyanlarının alınması ve malen sorumlu şirketlerin avukatlarının savunma yapması bekleniyor.

Bebeklerini kaybeden aileler dinlendi

İstanbul'da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan çetesi yöneticisi ve üyesi 22'si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 12'nci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada bebeklerini kaybeden aileler dinlendi. “Oğlumun cesedini bisküvi kutusunda verdiler

Duruşmada beyanda bulunan Kaya bebeğin babası Hanifi Kaya, “Hastanede kaldığım süre boyunca çocuk doktoru görmedim. Eşimi Esencan Hastanesi'ne yatırmıştık. Yoğun bakımda yer yoktu, bize Esenler Güney Hastanesi'nde yer olduğunu söylediler. Ben girdiğimde doğum gerçekleşmişti. '8 bin lira ödeme yapmanız gerekiyor' dediler, benden hemen ödeme almak istediler. Dekont da vermediler. Sonra kadın doğum doktoru geldi ‘eşinin durumu kritik oğlunun durumu iyi' dediler. Bana çocuğumuzun durumunun gayet iyi olduğunu söylüyorlardı. Daha sonra beni aradılar oğlumun öldüğünü söylediler. Sabah ölüm belgeselini verdikten sonra morga girdim oğlumun cesedini bisküvi kutusunda verdiler. Sonra beni bir hemşire aradı. 'Ölüm belgesinde eksik var döner misiniz?' dediler. 3 gün boyunca orada kaldım bir tane çocuk doktoru görmedim. Ben hep hemşirelerle muhatap oldum. Bebeğimiz öldükten sonra 2 saat bize göstermediler. Songül Hoca duruşmadan bir ay önce beni aradı ‘nasıl bir ifade verdin, ne söyledin?' diye benden bilgi istedi; ben de suratına kapattım telefonu” dedi. Kaya ailesinin avukatı ise, "Kaya bebek bu dosyanın sembolü haline gelmiştir. O gece yaşananlar bir babanın yaşayabileceği şeyler değil. İnsanlık dışı bir muamele. Bir babaya çocuğunun bisküvi kuyusunda verilmesi, babanın o kutuyla yolculuk etmesi. Başhekimin tutuklanmasını talep ediyoruz, mahkeme aksi kanaatteyse de başhekim hakkında suç duyurusunda bulunacağız" şeklinde konuştu. “Çocuğun göğsünde morluk görmüştüm, nedenini sorduğumda cihazlardan dolayı olduğunu söylemişlerdi”

Hayatını kaybeden Ayaz bebeğin babası Erhan Karaduman ise, "Eşim Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'nde doğum yaptı. Daha sonra çocuk fenalaştı ve Medilife Hastanesi'nde nakledildi. Çocuğu kuvöze koymuşlardı. Yer olmadığı için başka hastaneye sevk edeceklerdi. Biz bunu kabul ettik. Bebek yoğun bakıma alındı. Önce ‘çocuğun kalbi delik' dediler sonra, 'kalp yetmezliği var, ameliyat olması gerekiyor' dediler. Ben de ‘ne gerekiyorsa yapın' dedim. Annesinden süt almak için yanına giderken beni aradılar 'çocuk fenalaştı' dediler. Hastaneye gittiğimde çocuğun durumu kötüydü. Dışarıdan özel bir doktor geldiği için benden 3 bin TL istediler, ben de verdim. Çocuğun yüzde 10 yaşama ihtimali olduğunu söylediler. O da engelli olur dediler. Sabaha karşı da çocuğun vefat ettiğini öğrendim. Vefat üzerine 3 bin TL'yi almadılar. Bir de çocuğun göğsünde morluk görmüştüm nedenini sorduğumda cihazlardan dolayı olduğunu söylemişlerdi. Şikayetçiyim, katılma talebim var" ifadelerini kullandı. “Hastanede 5 aylık bebek için yoğun bakım olmadığını bize söylemediler”

Opara bebeğin babası Benedict Opara tercüman eşliğinde alınan ifadesinde, “Çocuğumu soğuk algınlığı şikayeti ile Medilife Hastanesi'ne götürdük. Çocuğumun üşüttüğünü bana söylediler. Doktor ‘çocuğun oksijene ihtiyacı var' dedi. Bir oda verdiler çocuğa daha sonra. Doktor ‘bu gece burada kalması gerekiyor eve gönderemeyiz' dedi. O gece çocuk müşahede altında kaldı. Hemşireler entübe edeceklerini söylediler bebeği ama etmediler. Hastanede 5 aylık bebek için yoğun bakım olmadığını bize söylemediler. Daha sonra çocuğu yoğun bakıma aldıkları zaman, ‘her yer dolu' dediler. Daha sonra ‘çocuğunu başka bir hastaneye götüreceğiz yoğun bakım için' dediler. Çocuk 3 gün Medilife Hastanesi'nde kaldıktan sonra Birinci Hastanesi'ne sevk ettiler. Sevk ettiklerinin ertesi gün çocuğum vefat etti. Ben içeri girdiğim baktığımda sabah ‘çocuğun öldü' dediler. Şikayetçiyim” dedi.

“Para yoksa tedavi de yok dediler”

Opara bebeğin annesi ise, “Benim çocuğumun dili, dudakları renk değiştirmeye başlamıştı. Oksijen takmaya çalıştılar ama çocuğum titriyordu. Biz o gece hastanede kaldık ama çocuğum zor nefes alıyordu. Daha sonra hemşire ve doktorlar geldi. Çocuğum 1 gün kaldıktan sonra ‘çocuğun durumu kötü, bu 5 aylık bir çocuk, başka hastaneye götürmeniz lazım' dediler. Doktor bize ‘hastane bulmanız lazım göndermemiz için' dediler. Biz birkaç hastane araştırdık bize ‘doktorunuzun hastane bulması gerekiyor siz değil' dediler. Daha sonra Medilife'tan biri aradı. Çocuğunuzu başka hastaneye götürmemizi istiyorsanız 500 dolar para vermeniz gerekiyor' dediler. Medilife Hastanesi'nde doktor yoktu, hemşireler bebeğimi kontrol ediyordu. Daha sonra eşimden yine ödeme istediler. Nakit para istediler. Eşim nakit para için zaman istedi. Bize ‘para yoksa tedavi de yok' dediler. Eşim bir arkadaşını arayıp para istedi ve hastaneye verdik o parayı. Ödemeyi yapınca Medilife Hastanesi'nde yoğun bakıma aldılar. Doktor bize ‘bir hastane var sizden 60 bin dolar talep ediyor' dediler. Biz şu an 60 bin dolar veremeyiz ama 20 bin dolar verebiliriz dedik. Doktor bu parayı kabul edince Birinci Hastanesi'ni tavsiye ettiler. Daha sonra çocuğum vefat etti. Şikayetçiyim” ifadelerini kullandı.

Müşteki beyanlarının ardından duruşmaya 1 saat ara verildi. Aradan sonra bebeğini kaybeden ailelerin beyanları ile duruşmanın süreceği öğrenildi.

Davada savcı görüşünü açıkladı: Sanıkların tutukluluk halinin devamı istendi

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada cumhuriyet savcısı görüşünü açıkladı.

Cumhuriyet savcısı görüşünde SGK’nın, Sağlık Bakanlığı’nın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ve müştekilerin katılma taleplerinin kabul edilmesini istedi. Savcı 7 hemşire, 1 doktor ve Bağcılar Şafak Hastanesi yönetim kurulu üyesinin tanık olarak dinlenilmesini de talep etti. Sanıkların suç tarihindeki para hareketlerinin bilirkişi tarafından incelenmesi, ölen her bebek için kusur durumunun tespiti açısından Adli Tıp Kurumu’na dosyanın gönderilerek rapor alınması da savcı tarafından istendi. SGK’ya yazı yazılarak hastanelerin usulsüz işlemleri ile ilgili oluşan zararların tespit edilmesi de savcı tarafından talep edildi.

Cumhuriyet savcısı tarafından tüm tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamı, tutuksuz sanıklar Ali Aksu, Ali Dirik, Mustafa Kazan, Şehmuz Çelik, Murat Mantuş, Ceren Hatice Kırım, Mehmet Gürül, Renginar Molla, Sümeyye Özdemir ve Serenay Şenkalaycı’nın ise tutuklanması istendi.

Taleplere karşı diyecekleri sorulan sanıklardan tutuksuz sanık Murat Mantuş, “Hakkımda soruşturma açıldığını öğrendiğimde yurt dışındaydım. Kendim isteyerek geldim. Kaçma şüphem yoktur. Tutuklama talebine itiraz ediyorum” dedi. Tutuklu sanık Fehmi Alperen ise, “Benimle aynı suçla suçlanan kişiler tutuksuz yargılanıyor. Ancak ben 8 aydır tutukluyum. Tahliyemi talep ediyorum” dedi. Tutuklu sanık Tuğçe Toptemel de, “Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım. Ben elimden geleni yaptım. Bebek bende ölmedi. Bunun araştırılmasını istiyorum. Tahliyemi talep ederim” dedi.

Fırat Sarı’nın da arasında olduğu diğer sanıklar ise önceki beyanlarına ekleyecek bir şeyleri olmadığını söylediler.