ZAFER OPSAR/BURSAPORT
"Esas Duruşta Cinayet" kitabı ile Türkiye'nin çok önemli bir yarasına parmak basan gazeteci-yazar İsmail Saymaz, askerlikte 'intihar' ya da 'kaza' diye açıklanan ölümlerin hepsinde şüphe olduğunu ileri sürerek, bunların aydınlatılmasının ancak gerçek bir sivil mahkemede mümkün olabileceğini söyledi. Kışlalarda yaşanan bu ölümlerin temelinde zorunlu askerlik uygulamasının yattığına dikkat çeken Saymaz, "Askerin askeri yargıladığı bir kapalı devre yargı sisteminden adalet çıkmaz" dedi.
Nilüfer Belediyesi ile Siyah Beyaz Yayınları tarafından düzenlenen Nilüfer Kitap Günleri'nde "Esas Duruşta Cinayet" kitabını imzalayan ve okuyucuları ile söyleşen gazeteci İsmail Saymaz, kitabı yazma sürecini anlattı, zorunlu askerlikle ilgili görüşlerini paylaştı. Kitabı hazırlarken birçok emekli ve muvazzaf subay ve astsubaydan katkı gördüğünü belirten Saymaz, bir soru üzerine kitabıyla ilgili herhangi tehdit almadığını söyledi.
Saymaz ile birlikte söyleşiye katılan; oğlu Tolga Taştan'ı geçtiğimiz yıl Afyon'daki cephanelik patlamasında kaybeden Ali Taştan da yaşadıkları derin acıyı ve patlamadan sonra başlayan hukuksal süreci anlattı.
Askerde 'kaza' ve 'intihar' diye açıklanan ölümlerin temelinde zorunlu askerlik uygulamasının yattığını dile getiren İsmail Saymaz, bu uygulamadan vazgeçilerek sivil hizmet uygulamasının getirilmesi gerektiğini söyledi. Bugün Türkiye'de 400 bin dolayında kişinin zorunlu askerlik nedeniyle silah altında olduğunu belirten Saymaz, 600 bin dolayında ise asker kaçağı olduğuna dikkat çekti. Saymaz, 'kaza' ya da 'intihar' olarak açıklanan ölümlerin mutlaka aydınlanacağını belirterek, "O mezarlar bir gün açılacak" dedi.
İsmail Saymaz'ın söyleşisine oğlu Tolga Taştan'ı Afyon'daki patlamada kaybeden Ali Taştan da katıldı
'HALKI ASKERLİKTEN SOĞUTMA SUÇU OLAMAZ'Türk Ceza Kanunu'nda "halkı askerlikten soğutma" diye bir suç olduğunu hatırlatan Saymaz, "Böyle bir suç olamaz. Bu bir düşünce suçudur. Bunu söylemek bir haktır eğer bir suç söz konusu ise o da halkı askerliğe ve savaşa ısındırmaktır" dedi.
Askerde 'intihar' ve 'kaza' olarak açıklanan ölümlerin yaşanmaması için yapılması gereken üç temel konu olduğunun altını çizen Saymaz, "Vatan ölümle altı çizilen bir müessese olmamalı, silah altına alınmak istemeyen gençlere sivil hizmet imkanı tanınmalı" diye konuştu.
"Yani eğitimine göre değil, kabiliyetine göre. Elektrikçiyse elektrikçi, öğretmense öğretmen, işçiyse işçi, çöpçüyse çöpçü olarak görev yapsın" diyen Saymaz, şunları söyledi:
"Türkiye derhal bunu yapmalıdır. Türkiye, Avrupa Konseyi'ne üye 41 ülke arasında buna imza atmayan tek ülkedir. Azerbaycan'ın ve Ermenistan'ın bile onayladığı bu yasayı derhal onaylamalı ve hayata geçirmelidir. Orta vadede de zorunlu askerliğin kaldırılması sağlanmalıdır.
İkincisi askeri yargı düzeni. Askerin askeri yargıladığı bir düzenden adalet çıkmaz. Nasıl ki, öğretmenler öğretmenleri yargılamıyor, nasıl ki gazeteciler gazatecileri yargılamıyor, berberler berberleri yargılamıyorsa askerlerin de askerleri yargılamayacağı bir yargı düzeninin oluşması gerekiyor. Disiplin suçları hariç, işlenen bütün suçlara sivil mahekemelerde bakılmalıdır. Siviller bu otokontrolü ancak böyle sağlayabilirler. Evlatlarını teslim ettikleri bu kışla düzeninde onlara karşı işlenmiş suçların davalarının ancak sivil mahkemelerde görülmesi ile bunların önüne geçilebilir. Siviller yargı düzeni eğer artniyetli gruplara teslim edilmemişse adalet ancak öyle tesis edilebilir."
Üçüncü adım olarak askeri cezaevlerinin sivillere teslim edilmesi gerektiğini ifade eden Saymaz, bu konuda da şunları dile getirdi:
"Kışla içinde bir kışla, kışla içinde bir işkencehane düzeni olan askeri cezaevleri son bulmalıdır. TBMM askeri cezaevlerini 80 yıl denetleyememiştir. 2011'e kadar Türkiye'yi yönetenler bu cezaevlerine korkudan adım atamamışlardır. Ancak 2011'de girmişlerdir. Girdiklerinde şu manzara ile karşılaşmışlardır. Mesela Eskişehir Cezaevi'nde yatanların önemli bir bölümü cep telefonu taşımaktan yatmaktadır. Bu suç değildir bu suçtan insanlar içeri konulamazlar. Ayrıca tutukluların tek tip kıyafet ile kışla içinde kışla düzenine mahkum oldukları Meclis'in raporlarına girmiştir.
İsmail Saymaz, Nilüfer Kitap Günleri'nde, 'Esas Duruşta Cinayet' kitabını imzaladı, okurlarıyla söyleşti
'PAŞA DÜZENİ VE ER DÜZENİ'Meclis Araştırma Komisyonu Hasdal ve Maltepe cezaevlerini ziyaret etmiş ve şunu demişlerdir; Bakın Hasdal'da buzdolabı, koşu bandı var Eskişehir'de niye yok? Oysa arada temel bir fark vardır. Neyse ki haksız davalardan tahliye edildiler ama o günlerde Balyoz ve Ergenekon davalarından yatan paşalar oradaydı. Hasdal ve Maltepe'de paşa düzeni Eskişehir'de er düzeni vardı. Aradaki fark buydu. Raporda bu gizlenmek istenmiştir. Askeri cezaevlerindeki tek tip uygulaması ancak paşaların tutuklanması sonrası kaldırılabilmiştir. DÜzenin değişebilmesi ancak böyle olmuştur.
Bir de TCK'nin 318. Maddesi var 'halkı askerlikten soğutma cezası'. Bu cezanın kaldırılması gerekir. Bu bir düşünce suçudur. İnsanların halkı askerlikten soğutması diye bir suç olamaz. Bunu söylemek bir haktır eğer bir suç sözkonusu ise o da halkı askerliğe ve savaşa ısındırmaktır. Suçun kendisi bu olabilir ancak. Bu maddenin de özgür demokratik sivilleşmiş bir ülkede kaldırılması gerekir. Tam da bu noktada askerlik askerlere bırakılmayacak kadar sivillerin gündemine aması gereken bir iştir. Askerlik sivillerin kontrol etmesi gereken bir iştir."