BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, partisinin yerel seçimlerdeki politikasını eleştidi. Tan'a göre, BDP'nin sol gruplarla birlikte oluşturduğu Halkların Demokratik Partisi (HDP) "kadük" bir proje ve Kürt illeri dışındaki yerlerde bu partinin adaylarını desteklemek yanlış bir tercih. Altan Tan, Demokratik Toplum Kongresi'ni (DTK) İslami kesim ile BDP'nin "sıhhatlı bir ilişki" kurmasını engellemekle eleştirdi.
BBC Türkçe'den Engin Esen'e konuşan Altan Tan, "Abdullah Öcalan'ın 'demokratik İslam kongresi' çağrısının yanlış uygulandığını söyledi. Tan, Fethullah Gülen hareketinden Hizbullah çizgisindeki Hür Dava Partisi'ne (Hüda-Par) kadar tüm İslami gruplara açık olmaması halinde kongrede yer almayacağını da belirtti.
Altan Tan'ın BBC Türkçe'deki konuşmasının ilgili bölümü şöyle:
'HDP marjinal sol'HDP'nin hafta sonu yapacağı kongrede, BDP'li milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel ve Sırrı Süreyya Önder'in bu yeni partiye katılması bekleniyor. BDP'nin merkezinde olduğu ittifağın desteğiyle İstanbul'dan Bağımsız Milletvekili seçilen Emek Partisi eski Genel Başkanı Levent Tüzel ile siyasi yasaklarının kalkması için gün sayan Van Milletvekili Aysel Tuğluk ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk'ün de HDP'ye katılmasına kesin gözüyle bakılıyor.
BDP, iddialı olduğu ve birçoğunu yıllardır yönettiği Kürt il ve beldeleri dışında kalan yerlerde, HDP adaylarını destekleyeceğini açıklamıştı. Ancak HDP'ye, bizzat omurgasını oluşturan BDP'nin içinden sert eleştiri geldi. BDP'li Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, bu yeni partinin Öcalan'ın kafasındaki gibi, "bütün Kürtleri ve Türkiye'yi kucaklayacak bir Türkiye partisi" kimliğinden uzak olduğunu düşünüyor.
HDP logosuTürkiye Araştırmaları Merkezi'nin (CEFTUS) Kürt sorunuyla ilgili toplantısı için geçen hafta Londra'ya gelen Tan, HDP'yi şöyle nitelendiriyor: "Bu işi yürüten arkadaşlarımız sadece marjinal solla sınırlı kaldılar Türkiye'de. Bu marjinal solun önemli bir kısmı da dinle, İslam'la barışık değil. Kürt İslamcılar da bunlara sıcak bakmıyor, Türkiyeli Müslümanlar da sıcak bakmıyor. Hatta liberal çevrelerle bile bu marjinal solun arası iyi değil. Dolayısıyla, HDP projesi bütün liberal demokratları, Müslüman demokratları, Kürt halkının büyük bir kısmını içine alması gereken bir projeyken, maalesef sadece marjinal Türk soluyla sınırlı kalan, kadük, dar bir proje haline geldi."
Tan, daha da ileri giderek, BDP'nin gelecek yıl yapılacak seçimlerde HDP adaylarını destekleme kararının yanlış olduğunu ve birçok milletvekilinin de toplantılarda bu yöndeki "endişelerini" dile getirdiklerini söylüyor.
Öcalan'ın islam çağrısıAltan Tan, kendisine göre BDP'nin izlemesi gereken yoluysa şöyle tarif ediyor: "Bize göre, doğru olan proje önce, hâlâ Kürtlerin yarısının oy verdiği AK Parti 'ye giden oylarımızı geri alacak; Türkiye'deki liberalleri, demokratları, sosyal demokratları kucaklayacak bir geniş proje olmalı. Onun için ben, İmralı'dan gelen 'Türkiyelileşmek' perspektifinin doğru olduğuna inanıyorum ama yapılanın, şu anki uygulamanın ona aykırı olduğunu ve dar bir proje olduğunu söylüyorum."
Burada söz, Öcalan'ın geçen hafta BDP heyeti aracılığıyla yaptığı 'demokratik İslam kongresi' çağrısına geliyor. Kürt siyasi çevreleri içindeki dindar kesimin önde gelen isimlerinden olan Tan'ın bu konudaki görüşü ayrı bir önem taşıyor.
Kürt meselesinin çözümü"Anadilde eğitim hakkından tutun bölgesel yönetim hakkına kadar, Kürt ve Kürdistan meselesine kadar bu meselenin doğru düzgün bir çözümü. Özerklik, otonomi, federasyon, neyse... Laikçi, Kemalist, ulus-devlet Türkiye Cumhuriyeti'nin paradigmasının değişmesi; bizim çözümden anladığımız bu.
Öcalan'ın "gerçek Müslümanların, demokrat düşünen Müslümanların katkısını alabilecek bir yol açılmasını" istediğini belirten Tan; Aysel Tuğluk ile Ahmet Türk'ün Eş Başkanları olduğu DTK'nın ise bunu engellediğini iddia ediyor.
Tan, DTK içindeki "bir grup kişinin", İslami kesimle sıhhatli bir ilişki kurulmasını engellediğini söylüyor: "Onların kafasında şu var: Türkiye Cumhuriyeti nasıl Diyanet İşleri'ni kontrol ediyorsa biz de kendimize göre bir İslamcılık ortaya koyalım, kontrol edebileceğimiz Müslümanlarla, İslamcılarla ittifaka girelim ve mümkünse bunları da bir süre sonra PKK'lileştirelim. Bu yanlış bir proje. Herkesin PKK'li olmasına gerek yok; adam İslamcı olur, demokrat olur, senden farklı düşünür ama Kürtlerin hak ve hukuk mücadelesine destek verir; Kürt olarak da verir, Türk olarak da verir."
Çağrıcılar kurulunda ve gündemin belirlenmesinde İslami gruplardan "herkesin" bulunması gerektiğini vurgulayan Tan, "Herkesten kastınız kimler? Fethullah Gülen hareketi mesela olmalı mı?" sorusuna şu karşılığı veriyor: "Gülen hareketi de olmalı, Hüda-Par da olmalı, Zehra grubu da olmalı, Med Zehra da olmalı, Özgür-Der de olmalı, herkes olmalı."
Tan, "eşit, özgürlükçü, şeffaf ve sansürsüz" olmayan ve "yukarıdan aşağıya dizayn" edilen bir kongrede yer almayacağını dile getiriyor.
Çözüm sürecinden kim ne anlıyor?Öcalan'ın örgüte silahlı güçleri Türkiye dışına çıkarma çağrısıyla gelişen, ancak PKK yönetiminin çekilmeyi dondurmasıyla bocalayan 'çözüm süreci' konusunda hükümeti eleştiriyor Diyarbakır milletvekili Tan.
Hükümetin yeni anayasadan ve ciddi bir demokratikleşmeden vazgeçtiğini iddia ederek şu benzetmeyi yapıyor: "Klasik bir Mahmutpaşa işportacısı gibi, 'Takım elbise olmadı, size bir pantolon verelim; pantolon olmadı bir gömlek verelim...' Razı olduk; gömlek ver, yeni bir paket çıkar. 'Vallahi gömlek için de kumaş yetmedi, al sana bir mendil, bununla idare et' noktasına geldik."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın ve sıradan bir Türk vatandaşın 'çözüm sürecinden' sadece silahların susmasını anladığını belirten Tan, Kürt tarafının beklentisini ise şöyle özetliyor: "Anadilde eğitim hakkından tutun bölgesel yönetim hakkına kadar, Kürt ve Kürdistan meselesine kadar bu meselenin doğru düzgün bir çözümü. Özerklik, otonomi, federasyon, neyse... Laikçi, Kemalist, ulus-devlet Türkiye Cumhuriyeti'nin paradigmasının değişmesi; bizim çözümden anladığımız bu." Sürecin gidişatı konusunda pek iyimser gözükmeyen Tan'a göre, Kürt siyasi hareketinin bundan sonra girmesi gereken yol ise tekrar silahlara dönmek değil, "21 Mart 2013 Diyarbekir Newrozu'nda okunan mektubun çerçevesinde demokratik, siyasi, fikri mücadeleyi genişletmek."