Bursa Barosu: Laiklik ilkesine sahip çıkmaya devam ediyoruz
Bursa Barosu: Laiklik ilkesine sahip çıkmaya devam ediyoruz
Lâiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na girişinin 87. yıldönümü nedeniyle açıklamada bulunan Bursa Barosu Başkanlığı, tüm devlet erklerinin, siyasal, sosyal kurumların laiklik ilkesine sahip çıkmasını talep etti.
Haber Giriş Tarihi: 05.02.2024 16:49
Haber Güncellenme Tarihi: 05.02.2024 17:37
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Bursa Barosu Başkanlığı, lâiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na girişinin 87. yıldönümü nedeniyle yazılı basın açıklamasında bulundu.
Açıklamanın tamamı şöyle:
"Kurtuluş savaşı sonrasında milletimizi demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler gibi evrensel değerlerle buluşturan Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyetimiz, köklü değişim ve devrim sürecinin temeline, evrensel değerlerin en önemli ilkelerinden olan lâiklik ilkesini yerleştirmiştir.
Laiklik geniş manada din ve devlet işlerinin ayrılması ile din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olarak tarif edilmekle beraber, lâikliğin ana ögesi egemenliğin millete ait olmasıdır. Milli egemenlik kavramına ilk olarak Amasya Genelgesi'nde yer verilmiş daha sonra 1921 Anayasası'nda, “egemenliğin kayıtsız koşulsuz milletin olduğu” kanunlaştırılmıştır. Halen bu hüküm Anayasamızın başlangıç ilkeleri arasında yer alan değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez hükümler arasındadır.
3 Mart 1924’de devrim yasalarıyla, Hilafet ile Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırılmış ve Tevhidi Tedrisat Kanunu (eğitim birliği) ile yönetimin ve eğitimin laik niteliği ortaya çıkarılmış, Cumhuriyet devrimlerimizin bir nevi ön sözü yazılmıştır. Devam eden süreçte medeni yasa, ticaret ve ceza yasalarının kabulü; 1928 yılında yapılan değişiklikle, “devlet dininin İslâm olduğu” ve Meclis'in görevleri arasında sayılan “ahkâmı şer'iyenin tenfizi” kurallarının Anayasa’dan çıkarılmasıyla da laik devletin temelinin sağlamlaştırılmasına önemli bir adım atılmıştır. Tüm bu süreçlerin sonunda 5 Şubat 1937'de de lâiklik ilkesine Anayasa'da açıkça yer verilmiş ve devletin laik niteliği 1961 ve 1982 anayasalarında değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez hükümler arasında yerini almıştır.
Lâiklik, yukarıda bahsettiğimiz gibi yalnızca din ve devlet işlerinin ayrılması değildir. Laiklik, bireyleri yurttaş olmaya taşımasının yanı sıra, duygu ve düşüncede, yönetim ve yaşamda, bilimsel yöntem ve akılcı yaklaşımları öngören bir dünya ve siyaset görüşü ile yaşam biçimini esas almaktadır. Lâik sistemde, devlet yönetimi, siyasal, toplumsal, hukuksal, ekonomik tüm alanlar, bilimsel bulgularla, çağdaş uygarlığın verilerine ve gereksinmelerine göre düzenlenmekte ve uygulanmaktadır.
Lâiklik aynı zamanda demokrasinin de olmazsa olmaz koşuludur. Demokrasi ancak, aydınlanma sürecini yaşayan ve dinsel baskıdan kurtulabilen toplumlarda gelişebilmektedir. O yüzden siyasal iktidarın düzeni ve uygulamalarında dinsel inanç ve kurallar belirleyici olmamalı, dinsel öğretilerden bağımsız bir yönetim modeli oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.
Lâiklik tüm bunların yanı sıra kişisel veya siyasal çıkarları için dini sömürenlere, eylem ve girişimlere karşı da tüm toplumu korumakta, kamusal yaşam ve devlet düzeninde, çağdaş akla, bilime, insan haklarına dayalı ilkelerin egemen olmasını sağlamaktadır.
Tüm bunlara rağmen ülkemizde son yıllarda, eğitimden siyasete, ekonomiden kadın haklarına kadar yaşamın her alanı için din referansları kullanılmakta, Anayasamızda yer alan laiklik ilkesi maalesef ki eylemli olarak ihlal edilmektedir. Tüm bu kaygı verici talep, eylem ve işlemleri sık sık görmekte hatta birçok düzlemde bunun kötücül sonuçlarını hep beraber yaşamaktayız.
Bu sebeplerle; toplumdaki farklılıklardan kaynaklanan karşıtlık ve çatışmaları önleyen, barış ve hoşgörü ortamında yaşama olanağını tanıyan, toplumsal sorunlara, adaletli, eşitlikçi, akılcı ve sağduyulu çözümler üretilmesini, düşüncenin başka düşünce ve inançlarla sınırlanamayacak biçimde özgürleşmesini sağlayan, hukuk devletinin, demokrasinin kilit taşı, tüm anayasal özgürlüklerin teminatı olan laiklik ilkesini zedeleyen yaklaşımlardan vazgeçilmesini, tüm devlet erklerinin, siyasal, sosyal kurumlarımızın laiklik ilkesine daha çok sahip çıkmasını hepimizin iyiliği için bir kere daha talep ediyoruz.
Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti'ni çağa ve yeniliklere açık hale getirip, aklı ön plana çıkaran lâiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na girişinin 87. yıldönümünü kutluyor ve bu ilkeye her şartta sahip çıkmaya ve savunmaya devam edeceğimizi tüm kamuoyuna bir kere daha ilan ediyoruz."
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bursa Barosu: Laiklik ilkesine sahip çıkmaya devam ediyoruz
Lâiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na girişinin 87. yıldönümü nedeniyle açıklamada bulunan Bursa Barosu Başkanlığı, tüm devlet erklerinin, siyasal, sosyal kurumların laiklik ilkesine sahip çıkmasını talep etti.
Bursa Barosu Başkanlığı, lâiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na girişinin 87. yıldönümü nedeniyle yazılı basın açıklamasında bulundu.
Açıklamanın tamamı şöyle:
"Kurtuluş savaşı sonrasında milletimizi demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler gibi evrensel değerlerle buluşturan Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyetimiz, köklü değişim ve devrim sürecinin temeline, evrensel değerlerin en önemli ilkelerinden olan lâiklik ilkesini yerleştirmiştir.
Laiklik geniş manada din ve devlet işlerinin ayrılması ile din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olarak tarif edilmekle beraber, lâikliğin ana ögesi egemenliğin millete ait olmasıdır. Milli egemenlik kavramına ilk olarak Amasya Genelgesi'nde yer verilmiş daha sonra 1921 Anayasası'nda, “egemenliğin kayıtsız koşulsuz milletin olduğu” kanunlaştırılmıştır. Halen bu hüküm Anayasamızın başlangıç ilkeleri arasında yer alan değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez hükümler arasındadır.
3 Mart 1924’de devrim yasalarıyla, Hilafet ile Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırılmış ve Tevhidi Tedrisat Kanunu (eğitim birliği) ile yönetimin ve eğitimin laik niteliği ortaya çıkarılmış, Cumhuriyet devrimlerimizin bir nevi ön sözü yazılmıştır. Devam eden süreçte medeni yasa, ticaret ve ceza yasalarının kabulü; 1928 yılında yapılan değişiklikle, “devlet dininin İslâm olduğu” ve Meclis'in görevleri arasında sayılan “ahkâmı şer'iyenin tenfizi” kurallarının Anayasa’dan çıkarılmasıyla da laik devletin temelinin sağlamlaştırılmasına önemli bir adım atılmıştır. Tüm bu süreçlerin sonunda 5 Şubat 1937'de de lâiklik ilkesine Anayasa'da açıkça yer verilmiş ve devletin laik niteliği 1961 ve 1982 anayasalarında değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez hükümler arasında yerini almıştır.
Lâiklik, yukarıda bahsettiğimiz gibi yalnızca din ve devlet işlerinin ayrılması değildir. Laiklik, bireyleri yurttaş olmaya taşımasının yanı sıra, duygu ve düşüncede, yönetim ve yaşamda, bilimsel yöntem ve akılcı yaklaşımları öngören bir dünya ve siyaset görüşü ile yaşam biçimini esas almaktadır. Lâik sistemde, devlet yönetimi, siyasal, toplumsal, hukuksal, ekonomik tüm alanlar, bilimsel bulgularla, çağdaş uygarlığın verilerine ve gereksinmelerine göre düzenlenmekte ve uygulanmaktadır.
Lâiklik aynı zamanda demokrasinin de olmazsa olmaz koşuludur. Demokrasi ancak, aydınlanma sürecini yaşayan ve dinsel baskıdan kurtulabilen toplumlarda gelişebilmektedir. O yüzden siyasal iktidarın düzeni ve uygulamalarında dinsel inanç ve kurallar belirleyici olmamalı, dinsel öğretilerden bağımsız bir yönetim modeli oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.
Lâiklik tüm bunların yanı sıra kişisel veya siyasal çıkarları için dini sömürenlere, eylem ve girişimlere karşı da tüm toplumu korumakta, kamusal yaşam ve devlet düzeninde, çağdaş akla, bilime, insan haklarına dayalı ilkelerin egemen olmasını sağlamaktadır.
Tüm bunlara rağmen ülkemizde son yıllarda, eğitimden siyasete, ekonomiden kadın haklarına kadar yaşamın her alanı için din referansları kullanılmakta, Anayasamızda yer alan laiklik ilkesi maalesef ki eylemli olarak ihlal edilmektedir. Tüm bu kaygı verici talep, eylem ve işlemleri sık sık görmekte hatta birçok düzlemde bunun kötücül sonuçlarını hep beraber yaşamaktayız.
Bu sebeplerle; toplumdaki farklılıklardan kaynaklanan karşıtlık ve çatışmaları önleyen, barış ve hoşgörü ortamında yaşama olanağını tanıyan, toplumsal sorunlara, adaletli, eşitlikçi, akılcı ve sağduyulu çözümler üretilmesini, düşüncenin başka düşünce ve inançlarla sınırlanamayacak biçimde özgürleşmesini sağlayan, hukuk devletinin, demokrasinin kilit taşı, tüm anayasal özgürlüklerin teminatı olan laiklik ilkesini zedeleyen yaklaşımlardan vazgeçilmesini, tüm devlet erklerinin, siyasal, sosyal kurumlarımızın laiklik ilkesine daha çok sahip çıkmasını hepimizin iyiliği için bir kere daha talep ediyoruz.
Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti'ni çağa ve yeniliklere açık hale getirip, aklı ön plana çıkaran lâiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na girişinin 87. yıldönümünü kutluyor ve bu ilkeye her şartta sahip çıkmaya ve savunmaya devam edeceğimizi tüm kamuoyuna bir kere daha ilan ediyoruz."
En Çok Okunan Haberler