CHP Sözcüsü Faik Öztrak, ünlü İspanyol dizisi La Casa De Papel'in Türkiye versiyonun çekilmesine ilişkin, "O dizi Türkiye'de çoktan çekildi. Dizinin ismi de 'La Casa'da Zaten No Papel' kondu. Merkez Bankası'nın kasasına fare düşse kafası yarılır" dedi.
Haber Giriş Tarihi: 17.05.2021 19:50
Haber Güncellenme Tarihi: 17.05.2021 19:50
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin Merkez Yönetim Kurulu toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Merkez Bankası net rezervlerinin Nisan ayı sonu itibariyle eksi 45 milyar dolar olduğunu ifade eden Öztrak, "Ünlü İspanyol dizisi La Casa De Papel'in Türkiye versiyonu çekilecekmiş. O dizi Türkiye'de çoktan çekildi. Dizinin ismi de 'La Casa'da Zaten No Papel' kondu. Merkez Bankası'nın kasasına fare düşse kafası yarılır. Merkez Bankası kasasını kurutanlar, 128 milyar doları yok yere eritenler, şimdi üç beş dolar için yüzlerce takla atıyorlar" dedi.
Mafya-Siyaset-Emniyet hattında patlayan kanalizasyondan ortaya lağım saçıldığını söyleyen Öztrak, "Sayın Erdoğan; soruyoruz size hani bu ülkede çeteler dönemi bitmişti? Hani bu ülkede mafya dönemi bitmişti? Maşallah yönetiminizde mafya elebaşları internet fenomeni oluyor" değerlendirmesinde bulundu.
Faik Öztrak'ın açıklamalarından bazı kısımlar şöyle:
"KURTULUŞ SAVAŞI'NIN ÇOBAN ATEŞİ: Geçtiğimiz hafta sonunda başlayan ve bu hafta sürecek, Milli Kurtuluş tarihimiz açısından önemli günleri burada anmak istiyorum. İlki 15 Mayıs 1919... Yani geçtiğimiz Cumartesi. Gazeteci Hasan Tahsin'in emperyalistlerin İzmir'e çıkarıldıkları işgalci Yunan kuvvetlerine, şanlı direnişimizi başlatan ilk kurşunu attığı gün... Bu, aynı zamanda; "Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer" diyen efelerin, evladını sırtına alıp, ay ışığında kağnılarla cephelere mermi taşıyan anaların, yokluklar içinde bir milletin, Kurtuluş Savaşı'nın çoban ateşini yaktığı gün...
1967 SINIRLARI TEMELİNDE İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM: İsrail'in Filistinlilere yönelik şiddeti Bayram boyunca dinlemedi. Gazze'de yaşananlar, hepimizin, dünyada haktan hukuktan yana olan herkesin, kalbini parçaladı, vicdanını yaraladı. Bölgede kadın ve çocuklar başta olmak üzere, yaşanan sivil can kayıpları dehşet verici boyutlara ulaşıyor. Orada çok büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Filistin, Ortadoğu'nun kanayan yarasıdır. Bu yaranın kapanmasının formülü bellidir: 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm. Bu sağlanmadan ne İsrail ve Filistin, ne de bölge huzura kavuşabilir. Biz bir kez daha, İsrail'in uluslararası hukuku yok sayan saldırılarını kınıyor, Filistinli kardeşlerimizin acılarını paylaşıyoruz. Bölgenin bir an evvel barışa kavuşmasını istiyoruz.
BAYRAM VATANDAŞA DEĞİL, YANDAŞA: Bu ülkede bayram fakir, fukaranın neyine... Bayram Erdoğan Şahsım hükümetinin yandaşlarına... Bayram, Sarayın yandaş müteahhitlerine... Eve kapatılan vatandaş, köprüden, tünelden, otoyoldan geçmedi, havaalanlarından uçmadı. Ama bu ülkeye 40 yıl vergi ödeyen esnafa verilmeyen destekler, 17 günlük kapanma döneminde milletin vergi gelirlerinden bu Saray müteahhitlerinin cebine akmaya devam etti. Nisan ayı bütçe rakamları bugün açıklandı. Yılın ilk 4 ayında, "Milletin cebinden bir kuruş çıkmadan yapıyoruz" dedikleri döviz garantili projeler için 10 milyar 297 milyon lira bu müteahhitlere ödenmiş. "Hiç olmazsa bu son kapanmada, mücbir sebep nedeniyle bu garantileri ödemeyin, erteleyin, kapanmadan zarar gören vatandaşa, doğru düzgün destek verin" dedik. Ama bir türlü sözümüzü dinletemedik. Halbuki İstanbul Havalimanı'nda işletmeci konsorsiyumun devlete vereceği kira, mücbir sebep denerek, 2024'e ertelendi. Yetmedi üstüne birde 2 yıl ilave işletme süresi verildi. Demek ki olağanüstü durumlarda, bu gibi değişiklikleri yapmak mümkün. Ama neden bu mücbir sebep, sadece yandaş dara düşünce uygulanıyor? Yoksa dolarla, avroyla garanti verdiğiniz projelerin sözleşmelerine, devlet lehine mücbir sebep maddesi koymayı unuttunuz mu, koymadınız mı? Bedelini milletin ödediği, bu sözleşmeleri neden gizliyorsunuz? Bu sözleşmeleri kimler hazırladı? Kimler imzaladı?
SIRA HELALLİK İSTEMEYE GELDİ: İşte "yiğidi kuru soğana muhtaç eden" bu düzenin mimarı Erdoğan, şimdi çıkmış, desteksiz kapanma sonucunda mağdur ettiği milletten "Helallik" istiyor. Bu hükümet; vatandaştan istemek, vatandaştan esirgediğini de, yandaşa vermek konusunda çok mahir... Millete beş maskeyi bile bedava veremediler. Kapattıkları işyerlerine, işsiz bıraktıkları vatandaşlara, bütçeden destek ödemediler. Ama vatandaştan, "Yastık altındaki dolarını, altınını" istemeyi bildiler. Sonra salgının başında millete IBAN gönderip, "para" da istediler. Ardından milletten "daha fazla fedakârlık", "Daha fazla sabır" da talep ettiler. Şimdi de, perişan ettikleri milletten, "helallik" istemeye sıra geldi.
FATURA YİNE ESNAFA ÇIKTI: Ankara Kahveciler Odası Başkanı; "Bu esnaf ve zanaatkâr size 19 sene oy verdi, ama 14 ay bizi idare edemediniz, haklarımızı helal etmiyoruz" diye isyan ediyor. Afyon'da da esnaf ve sanatkar, "Yaptığınız adaletsizlikleri unutmam, yaptığınız köprülerden ücretle geçebilirsiniz, ama sırat köprüsünden bizlerle helalleşmeden geçemeyeceksiniz" diyerek saray ve şürekâsına ültimatomu çekiyor. Trabzon'da lokantacı esnaf batmış, bayramda çikolata isteyen kızına, Erdoğan Şahsım Hükümetini ve ortağını gösterip, "Çikolatanı bunlar yedi kızım" diyor. Esnafa 15 aydır doğru düzgün destek vermiyorsunuz. En son lebalep kongrelerinizle salgını yeniden patlattınız. Ülkeyi 17 gün boyunca tekrar desteksiz kapattınız yine destek vermediniz. Şimdi dün gece yayınladığınız son kademeli normalleşme genelgesiyle de, yarım yamalak iş yapıp esnafı yeniden perişan ettiniz. Faturayı yine lokantalara, kahvehanelere, kafelere ve tüm esnafa kestiniz.
MİLYONLUK UÇAKLAR, LÜKS ARAÇLARDAN KONVOYLAR: Millet sıkıntıdan ne yapacağını şaşırmışken, Erdoğan'ın bir milletvekili de çıkmış, "3 tane 50 milyon dolarlık uçaktan ne olacak? Bu itibardır" diyor. Bir kere Cumhurbaşkanlığının, 3 tane değil, 4 tane değil, 5 tane değil, bilinen tam 8 uçağı var. Bunu biz söylemiyoruz. Bunu bizzat Cumhurbaşkanı Yardımcısı söylüyor. Bir başka husus; Meclis Başkanı Tekirdağ'a gidiyor. Ucu görünmeyen lüks araç konvoyuna bakan bir hemşerimin, "Breeee... Bu ne be yaa?" diye ağzı açık kalıyor. İtibardan tasarruf etme. Debdebeden, şatafattan taviz verme. Sonuç? Sonuç şu: Milletimiz dar gününde kendini unutanları, vatandaşın parasıyla tatlı hayat yaşayanları biliyor, helalleşmek için değil, hesaplaşmak için biran evvel sandığı bekliyor.
VATANDAŞ ÖZ YURDUNDA PARYA OLDU: Turistten gelecek üç beş dolara bel bağladılar. Kendi vatandaşını öz vatanında parya yapıp, ölçüyü, izanı, utanmayı hepten unuttular. Dışişleri Bakanı, "Turistin göreceği herkesi aşılayacağız" diyerek, Alman Bakanın yanında ülkesini rezil eder. Hazine ve Maliye Bakanı, "Tam kapanmayı turizm için yapıyoruz" der. Turizm Bakanı rezalet çıtasını Everest'in zirvesine çeker. Çektirdiği filmde, kendi vatandaşlarının yüzüne "Keyfinize bakın, ben aşılandım" diye maske taktırır, milleti damgalar. Milleti doğru dürüst aşılamayacaksınız, ama milleti aşağılamaya cüret edeceksiniz. Emperyalizme diz çöktürerek kurulan bir ülkeye, bu onurlu mirasın sahibi asil bir millete, atanmış bir Bakan, müstemleke vatandaşı muamelesi nasıl yapar? Millet sert tepki gösterince de, daha önce yaptıkları çizgi filim gibi, bu filmi de apar, topar vizyondan kaldırdılar. Siz çektiğiniz filmleri vizyondan kaldırsanız da, yaptıklarınız milletin aklından silinmiyor. Millet helalleşmek için değil, hesaplaşmak için sandığı sabırsızlıkla bekliyor.
KABİNE DEĞİL, PATRONLAR KULÜBÜ: Ülkeyi şirket gibi yöneteceğiz dediniz. AK Partili eski bakanları şirket yönetim kurullarına doldurdunuz. Şirket yönetim kurullarından da, Devlete, Bakan transfer ettiler. Kabine maşallah kabine değil; patronlar kulübü. Sağlık Bakanı hastane sahibi, Milli Eğitim Bakanı özel okul sahibi, Turizm Bakanı otel zinciri sahibi... Eski Ticaret Bakanı da dezenfektan şirketi sahibiydi. Hal böyle olunca, devlet işleriyle, şirket işleri de birbirine karışıyor. Turizm Bakanı, Bodrumda arazisi devlete ait lüks bir oteli, kendi şirketine tahsis ediyor. Kıyamet kopması gerekiyor ama Erdoğan Şahsım Hükümeti üç maymunu oynuyor. Milletimiz tam bunu unutmamışken. Kendi firmasından, kendi bakanlığına dezenfektan satan, bunu da açık açık kabul eden bir Bakanı daha önce bu ülkede hiç görmediği bir manzarayı birden görüveriyor. Ama nüfuz suiistimali yapan bu eski bakan hakkında kendi firması için hala bir yasal süreç başlatılmıyor. Bakan elini kolunu sallayarak geziyor.
SALGIN EĞİTİMİ DE VURDU: Salgın sadece sağlığı ve ekonomiyi vurmuyor. Eğitimi de vuruyor. Öğretmenler ve okul çalışanları için aşı randevuları çok geç açıldı. Randevusunu alabilen eğitim çalışanları, eğitim camiasının yarısı bile değil. Uzaktan eğitime ulaşmak büyük sıkıntı çocuklarımız eğitimde giderek geriliyor. Ülkemizin geleceğini göz göre göre yitiriyoruz. Kaybolan koskoca bir nesil için, kimden, nasıl, hangi yüzle helallik isteyeceksiniz?
ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİ CUMHUR İTTİFAKI'NIN ÜÇÜNCÜ AYAĞI: Metal yorgunu Erdoğan Şahsım Hükümeti, artık ülkeyi yönetemiyor. Getirdikleri ucube rejimin sebep olduğu, devlet krizi her geçen gün büyüyor. Yasaya ve anayasaya aykırı genelgelerle "Beylere göre yasaklar", İçişleri Bakanı'nın keyfine göre, suçlar uyduruluyor. Anayasamıza göre ancak gerektiğinde, kanunla sınırlandırılabilecek temel hak ve hürriyetler, Genelgelerle, İl Hıfzıssıhha Kararlarıyla sınırlandırılıyor. Organize suç örgütü elebaşları, Cumhur ittifakının üçüncü sacayağı olmuş. Cumhur İttifakı, Cürüm İttifakı'na dönüşmüş.
ARSIZLIĞIN BU KADARINA PES: Mafya-Siyaset-Emniyet hattında patlayan kanalizasyondan ortaya lağım saçılıyor. Sayın Erdoğan; soruyoruz size hani bu ülkede çeteler dönemi bitmişti? Hani bu ülkede mafya dönemi bitmişti? Maşallah yönetiminizde mafya elebaşları internet fenomeni oluyor. Saray ve şürekâsı, bu skandallar karşısında ezberlerini hiç bozmuyorlar ama. Ellerine yüzlerine bulaşan pisliği, utanmadan, sıkılmadan muhalefete sıçratmaya uğraşıyorlar. Arsızlığın bu kadarına da pes dedirtiyorlar. Hiç kusura bakmayın, "Akademisyenlerin kanlarında duş alacağız" diyen, AK Parti için mitingler yapan, oy isteyen, Erdoğan'la fotoğraf karelerine giren, Erdoğan'a "Tayyip Abi" diye hitap eden, şerefli Türk polisini, kendisine koruma tahsis ettiğiniz suç örgütü elebaşısıyla sorunlarınızı kendiniz halledin. Biz suç örgütlerinin de, onlarla iş tutanların da karşısındayız. Bizi bu işlere sokmayın. Ama size tek bir tavsiyemiz var: Cumhuriyet Savcılarını göreve davet edin. Bizi dinlemiyorsanız, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Eski Adalet Bakanı Sn. Cemil Çiçek'in sesine kulak verin. Ama bakıyoruz yine AK Partili milletvekilleri ekranlarda, "Bu kişinin sözüyle nasıl harekete geçelim. Cumhurbaşkanımız gereğini yapar" diye Savcılığın işini de Saraya havale etmeye kalkıyorlar. Herkes bilsin ki, millet patlayan kanalizasyondan ortaya saçılan pislikleri görüyor."
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
'La Casa'da Zaten No Papel'
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, ünlü İspanyol dizisi La Casa De Papel'in Türkiye versiyonun çekilmesine ilişkin, "O dizi Türkiye'de çoktan çekildi. Dizinin ismi de 'La Casa'da Zaten No Papel' kondu. Merkez Bankası'nın kasasına fare düşse kafası yarılır" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin Merkez Yönetim Kurulu toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Merkez Bankası net rezervlerinin Nisan ayı sonu itibariyle eksi 45 milyar dolar olduğunu ifade eden Öztrak, "Ünlü İspanyol dizisi La Casa De Papel'in Türkiye versiyonu çekilecekmiş. O dizi Türkiye'de çoktan çekildi. Dizinin ismi de 'La Casa'da Zaten No Papel' kondu. Merkez Bankası'nın kasasına fare düşse kafası yarılır. Merkez Bankası kasasını kurutanlar, 128 milyar doları yok yere eritenler, şimdi üç beş dolar için yüzlerce takla atıyorlar" dedi.
Mafya-Siyaset-Emniyet hattında patlayan kanalizasyondan ortaya lağım saçıldığını söyleyen Öztrak, "Sayın Erdoğan; soruyoruz size hani bu ülkede çeteler dönemi bitmişti? Hani bu ülkede mafya dönemi bitmişti? Maşallah yönetiminizde mafya elebaşları internet fenomeni oluyor" değerlendirmesinde bulundu.
Faik Öztrak'ın açıklamalarından bazı kısımlar şöyle:
"KURTULUŞ SAVAŞI'NIN ÇOBAN ATEŞİ: Geçtiğimiz hafta sonunda başlayan ve bu hafta sürecek, Milli Kurtuluş tarihimiz açısından önemli günleri burada anmak istiyorum. İlki 15 Mayıs 1919... Yani geçtiğimiz Cumartesi. Gazeteci Hasan Tahsin'in emperyalistlerin İzmir'e çıkarıldıkları işgalci Yunan kuvvetlerine, şanlı direnişimizi başlatan ilk kurşunu attığı gün... Bu, aynı zamanda; "Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer" diyen efelerin, evladını sırtına alıp, ay ışığında kağnılarla cephelere mermi taşıyan anaların, yokluklar içinde bir milletin, Kurtuluş Savaşı'nın çoban ateşini yaktığı gün...
1967 SINIRLARI TEMELİNDE İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM: İsrail'in Filistinlilere yönelik şiddeti Bayram boyunca dinlemedi. Gazze'de yaşananlar, hepimizin, dünyada haktan hukuktan yana olan herkesin, kalbini parçaladı, vicdanını yaraladı. Bölgede kadın ve çocuklar başta olmak üzere, yaşanan sivil can kayıpları dehşet verici boyutlara ulaşıyor. Orada çok büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Filistin, Ortadoğu'nun kanayan yarasıdır. Bu yaranın kapanmasının formülü bellidir: 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm. Bu sağlanmadan ne İsrail ve Filistin, ne de bölge huzura kavuşabilir. Biz bir kez daha, İsrail'in uluslararası hukuku yok sayan saldırılarını kınıyor, Filistinli kardeşlerimizin acılarını paylaşıyoruz. Bölgenin bir an evvel barışa kavuşmasını istiyoruz.
BAYRAM VATANDAŞA DEĞİL, YANDAŞA: Bu ülkede bayram fakir, fukaranın neyine... Bayram Erdoğan Şahsım hükümetinin yandaşlarına... Bayram, Sarayın yandaş müteahhitlerine... Eve kapatılan vatandaş, köprüden, tünelden, otoyoldan geçmedi, havaalanlarından uçmadı. Ama bu ülkeye 40 yıl vergi ödeyen esnafa verilmeyen destekler, 17 günlük kapanma döneminde milletin vergi gelirlerinden bu Saray müteahhitlerinin cebine akmaya devam etti. Nisan ayı bütçe rakamları bugün açıklandı. Yılın ilk 4 ayında, "Milletin cebinden bir kuruş çıkmadan yapıyoruz" dedikleri döviz garantili projeler için 10 milyar 297 milyon lira bu müteahhitlere ödenmiş. "Hiç olmazsa bu son kapanmada, mücbir sebep nedeniyle bu garantileri ödemeyin, erteleyin, kapanmadan zarar gören vatandaşa, doğru düzgün destek verin" dedik. Ama bir türlü sözümüzü dinletemedik. Halbuki İstanbul Havalimanı'nda işletmeci konsorsiyumun devlete vereceği kira, mücbir sebep denerek, 2024'e ertelendi. Yetmedi üstüne birde 2 yıl ilave işletme süresi verildi. Demek ki olağanüstü durumlarda, bu gibi değişiklikleri yapmak mümkün. Ama neden bu mücbir sebep, sadece yandaş dara düşünce uygulanıyor? Yoksa dolarla, avroyla garanti verdiğiniz projelerin sözleşmelerine, devlet lehine mücbir sebep maddesi koymayı unuttunuz mu, koymadınız mı? Bedelini milletin ödediği, bu sözleşmeleri neden gizliyorsunuz? Bu sözleşmeleri kimler hazırladı? Kimler imzaladı?
SIRA HELALLİK İSTEMEYE GELDİ: İşte "yiğidi kuru soğana muhtaç eden" bu düzenin mimarı Erdoğan, şimdi çıkmış, desteksiz kapanma sonucunda mağdur ettiği milletten "Helallik" istiyor. Bu hükümet; vatandaştan istemek, vatandaştan esirgediğini de, yandaşa vermek konusunda çok mahir... Millete beş maskeyi bile bedava veremediler. Kapattıkları işyerlerine, işsiz bıraktıkları vatandaşlara, bütçeden destek ödemediler. Ama vatandaştan, "Yastık altındaki dolarını, altınını" istemeyi bildiler. Sonra salgının başında millete IBAN gönderip, "para" da istediler. Ardından milletten "daha fazla fedakârlık", "Daha fazla sabır" da talep ettiler. Şimdi de, perişan ettikleri milletten, "helallik" istemeye sıra geldi.
FATURA YİNE ESNAFA ÇIKTI: Ankara Kahveciler Odası Başkanı; "Bu esnaf ve zanaatkâr size 19 sene oy verdi, ama 14 ay bizi idare edemediniz, haklarımızı helal etmiyoruz" diye isyan ediyor. Afyon'da da esnaf ve sanatkar, "Yaptığınız adaletsizlikleri unutmam, yaptığınız köprülerden ücretle geçebilirsiniz, ama sırat köprüsünden bizlerle helalleşmeden geçemeyeceksiniz" diyerek saray ve şürekâsına ültimatomu çekiyor. Trabzon'da lokantacı esnaf batmış, bayramda çikolata isteyen kızına, Erdoğan Şahsım Hükümetini ve ortağını gösterip, "Çikolatanı bunlar yedi kızım" diyor. Esnafa 15 aydır doğru düzgün destek vermiyorsunuz. En son lebalep kongrelerinizle salgını yeniden patlattınız. Ülkeyi 17 gün boyunca tekrar desteksiz kapattınız yine destek vermediniz. Şimdi dün gece yayınladığınız son kademeli normalleşme genelgesiyle de, yarım yamalak iş yapıp esnafı yeniden perişan ettiniz. Faturayı yine lokantalara, kahvehanelere, kafelere ve tüm esnafa kestiniz.
MİLYONLUK UÇAKLAR, LÜKS ARAÇLARDAN KONVOYLAR: Millet sıkıntıdan ne yapacağını şaşırmışken, Erdoğan'ın bir milletvekili de çıkmış, "3 tane 50 milyon dolarlık uçaktan ne olacak? Bu itibardır" diyor. Bir kere Cumhurbaşkanlığının, 3 tane değil, 4 tane değil, 5 tane değil, bilinen tam 8 uçağı var. Bunu biz söylemiyoruz. Bunu bizzat Cumhurbaşkanı Yardımcısı söylüyor. Bir başka husus; Meclis Başkanı Tekirdağ'a gidiyor. Ucu görünmeyen lüks araç konvoyuna bakan bir hemşerimin, "Breeee... Bu ne be yaa?" diye ağzı açık kalıyor. İtibardan tasarruf etme. Debdebeden, şatafattan taviz verme. Sonuç? Sonuç şu: Milletimiz dar gününde kendini unutanları, vatandaşın parasıyla tatlı hayat yaşayanları biliyor, helalleşmek için değil, hesaplaşmak için biran evvel sandığı bekliyor.
VATANDAŞ ÖZ YURDUNDA PARYA OLDU: Turistten gelecek üç beş dolara bel bağladılar. Kendi vatandaşını öz vatanında parya yapıp, ölçüyü, izanı, utanmayı hepten unuttular. Dışişleri Bakanı, "Turistin göreceği herkesi aşılayacağız" diyerek, Alman Bakanın yanında ülkesini rezil eder. Hazine ve Maliye Bakanı, "Tam kapanmayı turizm için yapıyoruz" der. Turizm Bakanı rezalet çıtasını Everest'in zirvesine çeker. Çektirdiği filmde, kendi vatandaşlarının yüzüne "Keyfinize bakın, ben aşılandım" diye maske taktırır, milleti damgalar. Milleti doğru dürüst aşılamayacaksınız, ama milleti aşağılamaya cüret edeceksiniz. Emperyalizme diz çöktürerek kurulan bir ülkeye, bu onurlu mirasın sahibi asil bir millete, atanmış bir Bakan, müstemleke vatandaşı muamelesi nasıl yapar? Millet sert tepki gösterince de, daha önce yaptıkları çizgi filim gibi, bu filmi de apar, topar vizyondan kaldırdılar. Siz çektiğiniz filmleri vizyondan kaldırsanız da, yaptıklarınız milletin aklından silinmiyor. Millet helalleşmek için değil, hesaplaşmak için sandığı sabırsızlıkla bekliyor.
KABİNE DEĞİL, PATRONLAR KULÜBÜ: Ülkeyi şirket gibi yöneteceğiz dediniz. AK Partili eski bakanları şirket yönetim kurullarına doldurdunuz. Şirket yönetim kurullarından da, Devlete, Bakan transfer ettiler. Kabine maşallah kabine değil; patronlar kulübü. Sağlık Bakanı hastane sahibi, Milli Eğitim Bakanı özel okul sahibi, Turizm Bakanı otel zinciri sahibi... Eski Ticaret Bakanı da dezenfektan şirketi sahibiydi. Hal böyle olunca, devlet işleriyle, şirket işleri de birbirine karışıyor. Turizm Bakanı, Bodrumda arazisi devlete ait lüks bir oteli, kendi şirketine tahsis ediyor. Kıyamet kopması gerekiyor ama Erdoğan Şahsım Hükümeti üç maymunu oynuyor. Milletimiz tam bunu unutmamışken. Kendi firmasından, kendi bakanlığına dezenfektan satan, bunu da açık açık kabul eden bir Bakanı daha önce bu ülkede hiç görmediği bir manzarayı birden görüveriyor. Ama nüfuz suiistimali yapan bu eski bakan hakkında kendi firması için hala bir yasal süreç başlatılmıyor. Bakan elini kolunu sallayarak geziyor.
SALGIN EĞİTİMİ DE VURDU: Salgın sadece sağlığı ve ekonomiyi vurmuyor. Eğitimi de vuruyor. Öğretmenler ve okul çalışanları için aşı randevuları çok geç açıldı. Randevusunu alabilen eğitim çalışanları, eğitim camiasının yarısı bile değil. Uzaktan eğitime ulaşmak büyük sıkıntı çocuklarımız eğitimde giderek geriliyor. Ülkemizin geleceğini göz göre göre yitiriyoruz. Kaybolan koskoca bir nesil için, kimden, nasıl, hangi yüzle helallik isteyeceksiniz?
ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİ CUMHUR İTTİFAKI'NIN ÜÇÜNCÜ AYAĞI: Metal yorgunu Erdoğan Şahsım Hükümeti, artık ülkeyi yönetemiyor. Getirdikleri ucube rejimin sebep olduğu, devlet krizi her geçen gün büyüyor. Yasaya ve anayasaya aykırı genelgelerle "Beylere göre yasaklar", İçişleri Bakanı'nın keyfine göre, suçlar uyduruluyor. Anayasamıza göre ancak gerektiğinde, kanunla sınırlandırılabilecek temel hak ve hürriyetler, Genelgelerle, İl Hıfzıssıhha Kararlarıyla sınırlandırılıyor. Organize suç örgütü elebaşları, Cumhur ittifakının üçüncü sacayağı olmuş. Cumhur İttifakı, Cürüm İttifakı'na dönüşmüş.
ARSIZLIĞIN BU KADARINA PES: Mafya-Siyaset-Emniyet hattında patlayan kanalizasyondan ortaya lağım saçılıyor. Sayın Erdoğan; soruyoruz size hani bu ülkede çeteler dönemi bitmişti? Hani bu ülkede mafya dönemi bitmişti? Maşallah yönetiminizde mafya elebaşları internet fenomeni oluyor. Saray ve şürekâsı, bu skandallar karşısında ezberlerini hiç bozmuyorlar ama. Ellerine yüzlerine bulaşan pisliği, utanmadan, sıkılmadan muhalefete sıçratmaya uğraşıyorlar. Arsızlığın bu kadarına da pes dedirtiyorlar. Hiç kusura bakmayın, "Akademisyenlerin kanlarında duş alacağız" diyen, AK Parti için mitingler yapan, oy isteyen, Erdoğan'la fotoğraf karelerine giren, Erdoğan'a "Tayyip Abi" diye hitap eden, şerefli Türk polisini, kendisine koruma tahsis ettiğiniz suç örgütü elebaşısıyla sorunlarınızı kendiniz halledin. Biz suç örgütlerinin de, onlarla iş tutanların da karşısındayız. Bizi bu işlere sokmayın. Ama size tek bir tavsiyemiz var: Cumhuriyet Savcılarını göreve davet edin. Bizi dinlemiyorsanız, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Eski Adalet Bakanı Sn. Cemil Çiçek'in sesine kulak verin. Ama bakıyoruz yine AK Partili milletvekilleri ekranlarda, "Bu kişinin sözüyle nasıl harekete geçelim. Cumhurbaşkanımız gereğini yapar" diye Savcılığın işini de Saraya havale etmeye kalkıyorlar. Herkes bilsin ki, millet patlayan kanalizasyondan ortaya saçılan pislikleri görüyor."
En Çok Okunan Haberler