SON DAKİKA
Hava Durumu

Bozbey o mitingde olacak mı?

Yazının Giriş Tarihi: 07.06.2024 01:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.06.2024 09:42

Bursa, büyük emeğin şehri. Pek çoğumuzun coşkulu gençliği. Güçlü küçük üretimin, parçalanmış oligarşiler cemiyetinin mecburi tarihi. Boğdurulmuş şehzade.

Boğdurulması, Karamanoğlu'nun Yıldırım Beyazıd'ın kemiklerini yakması, işgalde esir bir şehir olması, işbirlikçileri ve yangınların ürküntüsü bile insanlarıyla birlikte kaybolmuş bir şehrin bu günkü korkunçluğunu geçememişti. Öyle bir kanı çekilme bu.

Akasya ve şakayıklar birbirine geçen zamanda başlar ya açmaya. Daha 1 Mayıs 77 katliamı olmamış. Bursa'ya üniversiteye gelmişim, birinci sınıftayım. Ailemizin saygıdeğer büyüğü, anısına minnetle İsmail Özen, kızı Füsun Özen Şavklı ve beni o mitinge götürdü, Bursa'nın gönül hikayesinde bir işaret fişeği gibi kalakalan o mitinge. Dönerken de, bu unutulmayacak dedi. Daha sonraki on yılda omuz omuza gelip süren mücadele pratiklerine tanık olacağımız sevgili Yılmaz Akkılıç'la örgütleyicisi olduğu o günü konuşacağımı bilmiyorum henüz.

İsmail Özen

Bildiğim büyük bir miting olması, mihenk oluşturması küçük üretimin kendi hükümranlığına, fabrikatörlerin ayaklarına dolaştığını düşündüğü emeğin, hayata asılır dirençle bir suret bıraktığıdır. O mitingin ruhunda 70'lerin birikiminin ele geçmemiş, bağımsız meşruiyetiydi asıl kahraman.

Bir vakitler, gazetelerde çalışırken arşivlerdeki siyah beyaz fotoğraflara bakıp, otuz yıl öncelerine dayanan ve otuz yılı, bin yıl sanan gençlik tahayyülüyle dünü bugüne kıyaslardık, şehre nasıl kıyılmış diye. Altıparmak fotoğrafında mesela yemyeşil, tek katlı bahçeli küçük donanımsız, fakat normal insan tasavvuruna uygun evler ve şimdiki hali olarak halen bakıp da görmek istemeyeceğimiz heyulalar.

Meğer cezası varmış ki daha ne büyük kıyımlar görülecek ve yenilecekmiş şehir insanları. Gördüğü şiddet bir şehri nasıl küçültürmüş, gururunu kırarmış.

Bir Pazar sabahı. Burç Pasajı'ndaki sinemada toplanmıştı kadınlar erkekler, bütün mahalle. Gerçekti gördüğüm. Engin ve Mithat Kırayoğlu Doğanbey Konutları denecek olan o büyük ihanetin hemen öncesinde daha hiçbirşey kaybolmamışken, çağrıda bulunmuştu mahalelliye, neden karşı çıkılması gerektiğini anlattılar. Tarih öncesi bir zaman değil dediğim. Herşeyi komşularını bile kaybedecekleri bu plana karşıydı hepsi ve Doğanbey Konutları, nelerin tasarlanmakta olduğunun en gerçek saldırısı olarak şehri toz duman etti. İlk büyük yenilgilerden biri buydu.

Bir diğeri cezaevinin yıkılışı.

Evet bir cezaevinin yıkılışı Bursa'da, hiçbir bilgi, birikim, değer, merak geçmiş, görenek tanımayacak buldozerliğin gösterisiydi.

Kültürel ve tarihsel dönemeçlerin mekanlarındaki ifadeyle, binaları dümdüz ederek başa çıkabilecek sığlık yola çıkmıştı, anladı herkes ve herşey.

Yıkılmadan önce boşaltılan Bursa Cezaevi'nde dolaşarak böyle simge bir bina için yazılabilecek en güçlü yazıyı Bursa Hakimiyet'te Arzu yazmıştı. Arzu Arınel'e de otuz yıl sonra, ellerine sağlık diyeyim bir kez daha.

CHP'nin 1977'de Heykel'deki büyük mitingi (Tayfun Çavuşoğlu Arşivi)

O MiTİNGİN SONRASI

Bursa'da CHP'nin o ünlü büyük mitingiyle pek çok anı duydum yıllar içinde, kim Heykel'in hangi tarafındaydı, kiminle gelmişti, arada gazoz da içmişlerdi, Rahşan Ecevit, Busa Yükseköğrenim Derneği ile katılanların kimi sloganlarına müdahale edilmesini istemişti, ki bunu ben de hatırlıyorum, bütün Bursa'da, köylerinde ve çevre kırsalında da etkisinin nasıl hissedildiğini, seçim sonucunun, 1977 Yerel Seçimlerinden aylar önceki o mitingte ifadesini bulan ruhun söndürülmesi için de egemenlere vesile oluşturacak nitelikte telaş verdiğini anlıyorduk.

SORU ŞU;

Soru böyle bir mitingten neredeyse elli yıl sonra tekrar elde edilen bir imkanla ilgili.

O şehirde hangi sokakta akşam olsun istersiniz yavaş yavaş, hangi sokaktan yolunuzu geçirmek istersiniz gerekli gereksiz, hangi meydanda kiminle selamlaşmak bir çay içmek, hangi caddelerde uzun yürüyüşlerle bir zamanı yadetmek ya da yeniden bulmak istersiniz? Hangi sabaha karşı dilinizde bir ıslık, biraz da üşüyerek yıldızlar insin istersiniz? Şehirlerin artık kaybolan; o alıp götüren dönüştüren gücünü hissedeceğiniz neresi var?

Evet hayatı sürdürme gayretinin, elem ve kederin, büyümüş ümitsizliğin böyle şeylere imkanı yok, peki.

Tek kurtuluşun o rezil inşaatlar, yollu yolsuz ihaleler ve bilinen sonu gelmez densizlikler olduğuna inanılmasını isteyenler, umut ettikleri kadar düze çıkamadılar. Ama zenginliklerinin, mevcudiyetlerinin devamı için de şehrin yenilgisinin sürmesi gerek. Öyle mi olacak?

Mustafa Bozbey o mitingte var mıydı yok muydu bilmem.

Semt Bakkallarından söz ederek, güvenilir hayatın imgelerine yönelmesi ilgi çekici. Hataların izleri, diyalektik bilmeyenlerin görmeyeceği kadar derin olabilir. Ama Bozbey diyalektik bilenlerle, sosyal pedagojide, şehir insanlarının hayatlarındaki vehameti, diyalektik bilmeyenlere anlatmakla da mükellef.

Mesela Harmancık seçim sonuçları, Şahin Gencal ile Ekrem Demiröz'ün gayretine dikkat çekilen değişimi mümkün kılanın neler olduğunu, bu uç köşe, Bursa'da gözden kaçan ayrıntıları içeriyordur belki.

Nuri Kolaylı ile Yüksel Baysal gazeteci örgütleriyle belki gidip bakarlar, denk gelsem seve seve katılırım öyle.

Tübingen'de şehir plancısı Dr. Katrin Kohrt'un yönetiminde Neckar nehrinde bisiklet köprüsünün yerden ısıtma teknikleri ve binlerce bisiklete güvenilir park alanlarını izlerken, geldi aklıma. Merhum Ziya Güney, '90 başlarında Bursa'nın Avrupa Şehri ilan edilme töreninde iyi bildiği Almanca'dan tercümanlık yaparken, Darmstadt Belediye Başkanının etnik kimliklere demokratik haklardan söz etmesi üzerine, müdahale edip, konuşmadan duyulan memnuniyetsizlik belirtilmiş, Çelik Palas'taki o muhteşem kokteyl sönüp gitmişti! Oysa daha sonraki yıllarda Güney, yerel yönetimlerin demokratik gücü ve güçlendirilmesi üzerine oldukça iyi aktarımlara da imza atacaktı. Avrupa Şehri tabelası da vardı bir yerlerde ama o kadardı zaten.

Eski kadın arkadaşına iyi bir iş ve makam arabası verip, çıkar sağladığı gerekçesiyle Frankfurt Belediye Başkanı Peter Feldman'ın referandumla görevinden alınmasından, aşırı sıcaklara karşı belediyelerin gezici çeşmeler, gölgelik alan tasarıları gibi hazırlıklarından, Paris'in Anne Hidalgos'undan, Köln'ün Henriette Reker'inden söz etmeyeceğim, züğürtlüğümüz aşikar, da gönlümüz de nafile yorulmasın.

Avrupa Seçimleri var. Kime oy verilecek?

Hiçbir iyilik kaybolmuyor ya, öyle bu da.

Celal Başlangıç

Ahmet Uğurlu'yu da Celal Başlangıç'ı da unutmak yok.

Yine 77'ler vakti. Çay yoktu, tüp bitmişti dernekte. Kimseye birşey demeden, merdivenlerden yukarı tüp ve çay taşımasını niye unutalım ki Ahmet Uğurlu'nun, başka olduğunu bir hüzme gibi taşıyordu üstünde.

Yanına varılmaz değil unutulmaz haberleriyle kahramanı oldu haberciliğin, o muazzam tevazusu ve nezaketiyle Celal Başlangıç.

Selam olsun izlerine.

Ahmet Uğurlu

GEÇİMİŞİN MİRASI

Sol Parti, (Die Linke) ikiye ayrıldı, oy oranları sarsıcı düşüşte.

Die Linke'de, dedesi 2. Dünya savaşında faşizme karşı direnişte yer alan Martin Schirdewan ile, son on yılda 30 bin insanın boğulduğu denizden mültecileri toplayıp tutuklanma pahasına İtalya'da limana indiren genç bir kadın kaptan, Carola Rakete aday.

Sahra Wagenknecht Bündnis'te ise, Almanya Başbakanı Olaf Sholz'un Hamburg Belediye Başkanlığı sırasında göz yumduğu eleştirilen Wirecard finans skandalını ortaya çıkaranlardan ve dedesi de Mussolini faşizmine direnen partizanlardan olan Fabio de Massi aday.

Galiba şöyle yapacağız, hem söyleneceğim bu ayrılık işlerine, hem de evin seçme hakkına sahipler, iki partizancı geçmişin mücadelesini süren torunlarına pay edecegiz oyları.

O nedenle Bozbey, bir milad olarak şehrin kaderindeki o mitingin asıl dinamik mirasına, itiraz ruhuna katılacak mı?

Prekarya bahtsızlığından çıkan iktidarın sarmalına omuz atılacak mı atılmayacak mı?

Çok değil, sadece eşi benzeri görülmemiş bir sokak ortaklığı ile şehrin elinden tutup, unutulmuş mucizevi hayaller kurmaya götürmek için.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.