SON DAKİKA
Hava Durumu

Hakan Kartal, ellerin dert görmesin

Yazının Giriş Tarihi: 18.07.2023 22:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.07.2023 22:02

Bir şehrin içine attığı ne çok şey vardır.

Yazının başına oturanların bir işi de, bu içe atılan ne varsa bulup çıkarmak. Öbürüne duyurmak.

Birbirinin içinden acıyı, gücenikliği, belki de ender de olsa vardır diye, var olduğuna inanılan ümidin bir tezahürü sayılan hakikatin neşesini bulup çıkarmak.

Hepsi tamam.

Başka da var ama.

Şehrin ve belki de hadi ülkelerin de diyerek hayata nefes verelim belki lazım gelir, zamanın, o zamanın insanlarının alınan kararlarla boğaz boğaza, yüz yüze gelenlerin.

Annelerin, toplumun, toplulukların, nenelerin dedelerin. Komşuların genç kızların genç çocukların, evet hem genç hem çocukların aynen böyle, hayatı bilen sökmüş komşuların, öfkeli ahbapların, sabrına asla özenilmeyecek tanıdıkların, çünkü sabır zorlanmayı anlatır, keder ve ciddiyetle hükümlü bir damarı...

Bir kitap hikmetinden sual olunmaz dostlar gibi ya bir parçasından düne bırakılanı anımsattı. Bir parçasından bugüne yola çıkarılmış, ah ne kalbi bir zamanı, ah ki nasıl da tadını o korkunç töz anını tutmuş asasından de ki okuyalım. "Kutudaki Not"

Bu marifet tabi. Bütün parçalardan birer demet yap bul buluştur yakıştır. Bir de sadakat ve özen de ki görmezden gelinmesin.

Hakan Kartal, küçük bir oğlan çoçuğunun oyundan ara verip eve geldiği sıra, belki belki akşamın peşinden eve girdiğinde duvara dayanıp hiç orada yokmuş gibi yapıp da duyduklarını anlatacak olana tercüman olmuş biraz. Biraz durmamış güzelce yeniden başlamış.

Kendi öğreneceklerini sıralamaya.

Şehirlerin kasabaların evlerin, aniden elektriği kesilmiş neşesi  bozulmuş yazlık sinemalardaki çocuk hissiyatının temellerinden çıkarmış kitabını.

Kimler ve neler yok ki, o anların tekbaşınalığındaki ferah feza umursamazlıkları, birbirine yaslandırıldığı kurgularında dolaştırıyor bizi.

İstanbul henüz bir şehir olarak algılanabilirken, ta o vakitlerden insanlar kopuş ve buluşmalar diyarı ve hengamesi.

Ülkenin yaşadığı ve yaşayacağı ağrıyı dindirmeye, kendi acemilikleriyle uğraşan, bunun için de nelerden vazgeçen solcuları, neden ve hangi koşullarla bir araya geleceğini bilmediğimiz ama sadece hayata duyulan güvenle buluşturduğu insanların keyif dostluk merakını mesela. Mesela bazen bunu dinlemiş olmalı, bunu böyle duymuş olmalı dedirten bir dili denize akşama veya öyle bir ana kaydırtarak fırlatılmış bir taş sesiyle yazmış.

Ve nezaketle anlatmış.

Böyle içlerine atılmış hikayelerden birisini belki de çok güzel bir küçük kız çocuğu olarak anımsadığım Seyhan Özdamar Yiğit  de anlatır.

Acı bir darbe sabahı Süleyman, Vedat, İzzet bir anda bekler romana girmek için.

Samatyalı Kostas, Feriha, Nikolas, Krikor, Elisavet, İlhan Gülcan, Hikmet romanı terketmeyecek kadar hoşnut kalmışlar belli ki.

Sonuna kadar  beklediler ne iyi ettiler.

Hakan Kartal kitabın ucuna asılı kalan ve hiçbirşeyin unutulup kaybolmayacağına ilişkin o büyük tevazuuyla anımsattığı dünün, bugüne gelirken kesilmiş yoluna bir su arkı açmış. Sağolsun. Elleri dert görmesin.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.