Süper Ligimizin süper olmayan takımlarının Avrupa performanslarını takip ediyorsunuzdur. Tel tel dökülmek nedir yakinen izliyoruz. Ülke puanımızın geçen sene elde edilen seviyelerin çok altında kalacağını şimdiden tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
Alınan bu başarısız sonuçlar doğal olarak ligimizin sportif değerini de aşağıya çekiyor. Azalan piyasa değeri bir yandan yayın gelirlerinin azalmasına neden olurken diğer yandan elit düzeyde oynayabilecek futbolcuların ülkemiz takımlarına transferini de zorlaştırıyor. Evet marka değeri olan, üst düzey takımlarda oynamış kaliteli futbolcu alabiliyorsunuz ancak sadece 3 büyük takıma. Futbolcu formdan düşmeye başladığında, yaşı ilerlediğinde ya da değerinin üzerinde ödeme yapmak zorunda kalarak alabiliyorsunuz. Forma, kombine ve bilet satışı ya da futbolcu satışından yeterli geliri elde edemeyen takımlar için finansal 'fairplay'e takılmamak neredeyse imkânsız hal geliyor.
Tüm bu zorlukları aşmak için her kulüp kendince çözümler üretmeye çalışıyor. Kimi forma kombine satışına odaklanarak, kimi güçlü sponsorlar ile reklam anlaşması yaparak, kimi her sene üst düzey bir futbolcusunun bonservisini; kendisi için vazgeçilmez bir futbolcu olsa bile yüksek meblağlara Avrupa’nın önemli takımlarına satarak, kimisi de katakulli yaparak var olanı yok, yok olanı var göstermeye çalışıyor.
İlk defa Galatasaray’ın kongresinde daha sonra ise medya gündeme gelen bir konudan bahsedeceğiz. Galatasaray Kulübü yetkilileri tarafından normal satışa çıkması gereken biletlerin yetkililer tarafından kapatılarak ya da satın alınarak karaborsada fahiş fiyatlara satıldığı iddia ediliyor hatta bu konu ile ilgili bazı belgeler de ortaya konuluyor. Bu yöntemle sadece 2023-2024 Sezonu için elde edilen gelirin 56 milyon Euro civarında olduğu söyleniyor. Galatasaray’ın önde gelen isimlerinden Fatih Altaylı da bu konuyu birkaç programında gündeme getirdi, elindeki bilgi ve belgeleri de Başkan Dursun Özbek'e hem e-mail attığını hem de elden gönderdiğini ifade etti.
Kulüp; kendisi tarafından satılabilecek rakamlardan çok daha düşük rakamlara satış yaptığı için aslında bir mali kayıp yaşıyor, karaborsada kayıt dışı olarak satış yapanlar vergi ödemedikleri için devletin mali kaybı oluyor, vatandaş bilet için ödemesi gereken fiyattan çok daha fazlasını ödemek zorunda kaldığı için zarar ediyor ama işi organize eden katakulliciler bir yılda cebine 56 milyon Euro indiriyor ve kimse bunun hesabını sormuyor. Burada kazanılan paralara ne olduğu neyi finanse etmek için kullanıldığı belirsiz.
Burada iki ihtimal var. Ya bu işler kulüpten habersiz yapılıyor, para birilerinin cebine gidiyor ve kara para olarak bahis dahil bir çok yasa dışı ürünün finansmanında kullanılıyor ya da kulüp bu satışları bizzat organize ediyor ve buradan elde edilen gelir transfer edilen futbolcuların yalan beyan edilen maliyetlerini karşılamak için kullanıyor. Gizli sponsor terimini son birkaç yıldır sıkça duyuyoruz. Acaba gizli sponsor olarak bahsedilen ve parasını verip reklamını yapmak istemeyen kerizler (af edersiniz) aslında karaborsadan bilet almak zorunda kalan seyirciler mi?
Bugün sosyal medyada dile getirilenler işin biraz daha dramatik boyutu olduğunu da ortaya koydu aslında. Çünkü iddialara göre Galatasaray’ın yurt dışında oynadığı maçlarda ev sahibi kulüp tarafından satılması gereken deplasman takımı biletlerinin Galatasaray Kulübü tarafından satılacağı gerekçesi ile ev sahibi takım tarafından satışa çıkarılmadığı, buna rağmen Galatasaray Kulübü'nün de deplasman tribünü için resmi bilet satışı yapmadığı ancak biletlerin karaborsada hem de devletin resmi televizyonunda çalışan bir kişi aracılığı ile satıldığına dair bilgi ve belgeler yayınlandı. Biletleri Galatasaray Kulübü aldıysa neden resmi kanallardan satmadı ve nasıl oldu da bu biletler karaborsada satılabildi? Eğer bu iddialar doğruysa hem kulübü, hem bürokrasiyi içine alan bir kara para sarmalından bahsedilmek zorunda kalınacaktır.
Geçtiğimiz sezonda Murat Ağırel tarafından Tuzlaspor’un birçok maçında satışa çıkan hemen tüm biletlerin fahiş fiyatlardan satılmasına karşın hiçbir seyircinin izlemediği maçlarla ilgili yazılarını hatırlarsınız. Üstüne bu yaşanan olayları koyduğunuzda aslında kokuların ne kadar pis olduğunu anlamak çok zor olmuyor. İnsanların futbol ile uyutulduğu, şampiyon olacakların önceden belirlendiği ama bu organizasyonu yaparken aklımızın almayacağı paraların ceplere indirildiği dipsiz karanlık bir çukur var sanki ortada. Bu iddialar son derece önemli iddialar. Söz edilen paralar çok büyük paralar ve bu paraların neyi finanse etmek için kullanıldığı konusunda kimsenin bir bilgisi yok. Futbol Federasyonu, devletin savcısı, polisi, İçişleri Bakanlığı’nın bu iddiaları ciddiyetle incelemesi ve ne kimseye haksız yere kara leke sürülmesine izin vermesi ne de devleti milleti soyanlar varsa buna müsaade etmesi gerekir.
Artık futbolu temize çıkarma zamanı ve değer katma zamanı gelmedi mi? Bu iddialar en az şike iddiaları kadar ciddi değil mi sizce?