SON DAKİKA
Hava Durumu

AKP'nin siyasi operasyonlarının asıl hedefi CHP mi?

Yazının Giriş Tarihi: 10.03.2021 20:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.03.2021 20:25

Daha dün gibi. Yeni yılı kutladık ve yeni yıl için en güzel dilek ve temennilerde bulunduk.

Zaman hızla ilerliyor. Şimdi Mart ayındayız. İlkbaharla birlikte doğanın yeniden canlanmaya başlaması yüzümüzü güldürdü. Ancak, ülkemizin ağır siyasi gündemi ve salgın koşulları ilkbaharın hafifliğini hissetmemize ve bahar sevincini yaşamamıza engel oluyor. Toplum yaşamını derinden etkileyen olumsuz ekonomik yaşam koşullarının yanı sıra, siyasi iktidarın toplumu sindirmek ve muhalefeti susturmak için her gün yeni bir hukuksuzluğa imza atması hayli can sıkıyor.

Yirmi yıla yaklaşan iktidarı döneminde nihai hedefi siyasal İslamcı bir devlet düzeni kurmak olan AKP, İslami karakterli 'yeni sultanlık' rejimimi inşa etme yolunda adım adım ilerliyor. Artık Meclis'in yasama görevi tek kişinin iradesine göre şekilleniyor. TBMM, millet adına yürütmeyi denetleme, bütçe ve yasa yapma işlevini tamamen yitirmiş, yürütme ve yargı fiilen tek kişiye ('yeni sultanlık' rejimine) bağlanmıştır. Siyasi iktidar, işine gelmeyen hiçbir anayasa, yasa hükmünü tanımamaktadır. İktidarın uygulamaları açısından adeta 'Anayasasız' bir dönemin hüküm sürmekte olduğunu söylemek hiç de abartılı olmaz.

Tek adam rejiminin kurumsallaşması ve kalıcılaşması için tüm yerleşik nizam ve teamüller alt üst edilmiştir. Bir tarafta Anayasa ve yasalar ile belirlenmiş kaideler yürürlükteyken, öte yanda hiçbir anayasal ve yasal norma uymayan, tek adamın buyruklarının geçerli olduğu adeta ikili (paralel) bir hukuk sistemi yürürlükte.

Bu süreçte devletin kurumları önemli ölçüde dini cemaatlerin kontrolüne geçmiş, eğitim ve toplumsal yaşam hatırı sayılır ölçüde dinselleştirilmiştir. Ağır, aksak da olsa işleyen laik Cumhuriyetin tüm kurumlarının içi boşaltılmış, liyakatsiz, partizanca atamalar yoluyla yozlaştırılmıştır.

Eğitim kurumları ve medya araçlarının kullanılması yoluyla toplumsal dokunun, dini motifli kültürel dönüşümü sağlanmaya çalışılırken, adrese teslim ihaleler, "parsel parsel" yolsuzluklar ve açık sermaye transferleri yoluyla palazlandırdıkları vurguncu sermeye odaklarının olanaklarını, yeni rejim inşasında gerekli olan finansmanın temininde kullanıldıkları çok açık görülüyor.

Dış dinamiklerce yol verilerek iktidara getirilen AKP, iktidarını sürdürmek için, yeniden çok kutuplu düzenengeçen dünyada, emperyalist ülkeler arası çelişkilerden kaynaklanan dengelere oynayarak, dış destek bulmaya çabalıyor. İçeride ise muhalefet partilerini terörle bağlantılı ya da iltisaklı göstererek kamuoyunu, bu partilerin aleyhine yönlendiriyor. Hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmak suretiyle, toplumsal memnuniyetsizlikten kaynaklanan tepkilerin, kendisine karşı toplu eylemlere dönüşmesini engelliyor. Ötekileştirici nefret dili ve kutuplaştırıcı siyasetle toplumu ayrıştırarak kendi tabanını konsolide etmeye çalışıyor.

Kamuoyu nezdinde kredibilitesini yitirmiş, toplumdan kopmuş ve siyaseten saraya hapsolmuş AKP İktidar Bloğu (Cumhur İttifakı) İktidarını devam ettirebilmek için, karşısında, çok parçalı olan  muhalefetin, kendisine karşı birlik içerisinde hareket etmesine tahammül edemiyor. Hele, "terör destekçisi", "din düşmanı", "vatan haini", "çöp", "çukur", "çamur" parti olarak nitelendirdiği CHP'nin lideri "Bay Kemal"in, Millet İttifakı'nı başarılı bir siyasetle bir arada tutması, hatta genişletmesi, CHP'yi ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef tahtasına yerleştirilmesine yetiyor da artıyor bile. Bu konu üzerinde biraz duralım:

Bugüne kadar "sağ Kemalist" siyasi partiler, laik Cumhuriyetin temel değerlerini pek fazla önemsemediler. İktidar olmak ya da iktidarlarını devam ettirmek için halkın milli ve dini duygularını sürekli olarak istismar ederek, ırkçı milliyetçiliği ve dinci gericiliği büyüttüler. Toplumun ekseriyetini, CHP'nin, halkın dini ve milli değerlerine karşı olduğuna ve kendi kurduğu devleti (Cumhuriyeti) yıkacağına inandırdılar. On yıllar boyunca dini cemaat ve ırkçı-milliyetçi yapılara kol kanat gerdiler. Kendilerinin yaratığı her türlü olumsuzluğun faturasını da büyük bir maharetle, içinden çıktıkları, Cumhuriyetin kurucu partisi, CHP'ye kestiler. CIA ve NATO destekli kontrgerilla eliyle gerçekleştirilen provakatif eylemler, tutuklamalar, katliamlar ve darbe yönetimleriyle laik Cumhuriyetin, çağdaşlığın, aydınlanma ve ilerlemenin temel direği olan sol güçlerin üzerinden silindir gibi geçerek, Cumhuriyeti savunmasız bıraktılar. Sonunda, buna sosyal demokratların yaptığı birçok hatanın yanı sıra, bölünerek parçalanmaları da eklenince devletin siyasal İslamcıların eline geçmesinin yolu açılmış oldu.

Ne var ki, 2002 yılında iktidara geldiğinden bu yana AKP, 19 yıllık iktidarı döneminde, onca olanağa, iç ve dış desteğe rağmen, yeni rejimin kültürel dönüşümünü sağlayamamış, "tek adam" iradesine bağlanan sistemin kurumsallaşması ve kalıcılaşması için yeterli halk desteğini bugüne kadar elde edememiştir. Halkın önemli bir kısmı (AKP'ye oy verenlerin de hatırı sayılır bir bölümü) laik Cumhuriyetin getirdiği hak ve özgürlüklerin kıymetini bilmektedir.

Cumhuriyetle birlikte, egemenliğin padişahtan alınıp, millete verilmesiyle sultanın kulu olmaktan çıkıp, özgür birer yurttaş olmanın değerini özümsemiş olan toplumun önemli bir çoğunluğu, kararlı bir biçimde "tek adam rejimi"ne karşı direnişini, yıllardır şu veya bu şekilde sürdürmektedir. Siyasal İslamcı AKP yetkilileri, bu yüzden Cumhuriyetin simgesel değerlerine, kurucusu Cumhuriyet Halk Partisine var gücüyle saldırmaktadır.

Orta çağ kalıntısı zihniyetin mensuplarını, CHP'nin yaptıklarından daha ziyade, varlığı rahatsız etmektedir. Görülüyor ki, CHP'nin (tabirimi mazur görün) ölüsü bile, irticacı mürtecilerin korkulu rüyası; demokratik, laik, seküler çağdaş yaşam tarzını benimsemiş yurttaşların moral ve ümit kaynağıdır. Bu bir CHP güzellemesi değildir. Zira, "tek adam" yönetimi amacını gerçekleştirebilmesi için CHP'nin mutlaka bertaraf edilmesi, olmazsa yalnızlaştırması ve tek başına bırakarak etkisiz hale getirmesi gerekiyor. Tüm kurumları ele geçirerek devleti, bir parti devletine dönüştüren AKP iktidarı, bunu toplumun zihinsel ve kültürel dönüşümünü tamamlayabilmek için olmazsa olmaz bir şart olarak görmektedir.

AKP, iktidara geldiğinden itibaren siyaset üstündeki vesayeti kaldırma bahanesiyle, FETÖ, PKK, HDP, Sağ'lı, Sol'lu liberaller gibi oluşumları da arkasına alarak, "statükocu" ve "darbeci" ilan ettikleri CHP'yi hedefe tahtasına oturtmuş ve Cumhuriyetin değerlerine bu parti üzerinden saldırmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi'ne içeriden dışarıdan, örtülü, örtüsüz operasyonlar çekilmesi, kasetli komplolar kurulması, CHP liderinin hakaretlerle küçük düşürülmeye çalışılması ve linç girişimi, partiyi bölme çabalarının tamamı CHP'yi siyaset sahnesinden silme, ya da etkisiz hale getirme girişimleridir. HDP ve İYİ Parti üzerinden sürdürülen operasyonların en önemli hedeflerinden birisinin de buna yönelik olduğunu görmek gerekir. Demokratik, laik Cumhuriyeti önemseyen CHP'nin, CHP'lilerin ve CHP'li olmayanların bunun farkında olduklarını ümit ediyorum.

Durum ciddidir. Ülke barışı, laik Cumhuriyet, demokrasi ve temel insan hakları iktidarın, toplumu daha da geriye götürecek 'yeni' bir anayasa hedefiyle tehlikeye girmiştir. Siyasal İslamcı iktidarın hala hatırı sayılı bir toplumsal tabanı mevcuttur. Ayrıca kimse, AKP'nin halk desteğini yitirmesi ve seçimi kaybetmesiyle gönül rızasıyla iktidarı devredeceğini zannetmesin. Cumhur İttifakı, iktidarının devamı için yasal-yasal olmayan her türlü yolu kullanabileceğini, İstanbul seçimlerinde görüldüğü gibi, bugüne kadar yaşananların ışığında, rahatlıkla öngörebilir.

İçinde bulunduğumuz süreçte Cumhur İttifakı'na var olan toplumsal destek her geçen gün azalmaktadır. Siyasal İslamcı "tek adam" rejimine toplumsal rıza üretemeyen sistemin uygulayıcıları, muhalefetin sesinin kısılması için kolluk güçlerini harekete geçirip, yargı erkini bir sopa olarak kullanıyorlar. Göstermelik olarak açıkladıkları "İnsan Hakları Eylem Planı"nın, eski deyimle, hiçbir "kıymet-i hakikiyesi" yoktur. Devletin zor aygıtları her zamankinden daha güçlü olarak devrededir. En hafif deyimle 'durumdan vazife' çıkaran, ya da 'yol verilen' mafyatik yapılar, siyasetçilere aydınlara ve gazetecilere saldırmaktadır. İçinde bulunduğumuz karanlık durum 12 Eylül öncesi ve 90'lı yıllarda yaşanan hadiseleri anımsatmaktadır.

Ne yazık ki CHP dışındaki Sol güçler tek başlarına, bu karanlığa karşı koyacak, Cumhuriyetin ilerici birikimlerini savunacak ve onu ileri taşıyacak örgütlü güçten yoksundur.

O halde en ivedi görev, Sağ-Sol demeden, tüm demokrasi güçlerinin güç birliği oluşturmaları ve meşru ve demokratik yollarla, yapılacak ilk seçimde, toplumu karanlığa sürükleyen, "Tek adam'cı ('yeni Sultanlık') rejimi kurmak isteyen AKP iktidarını, ağır bir yenilgiye uğratmaktır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.