SON DAKİKA

Otokrasiye karşı yeni bir direniş dalgası

Yazının Giriş Tarihi: 18.04.2025 19:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.04.2025 20:01

Türkiye, ekonomik kriz, hukuk devletinin çöküşü ve otoriter yönetimin kurumsallaşmasıyla sarsıcı bir dönemden geçiyor. AKP-MHP blogu, ülkeyi yokluk, yoksulluk ve yolsuzluk sarmalına sürüklemiş; güvenlik bürokrasisi ve yargı, iktidarı ayakta tutmanın aracı hâline getirilmiştir. Bu koşullarda, iktidar toplumsal desteğini ve meşruiyetini büyük ölçüde yitirmiştir.

Türkiye’de otokrasiye karşı muhalefetin mücadelesi derinleşiyor. İktidarın zayıfladığı bu ortamda, muhalefet daha kararlı ve sert bir mücadele çizgisine yönelmiş, toplumsal dinamikleri harekete geçiren yeni bir direniş dalgası başlamıştır.

Türkiye’de otoriterleşmenin yoğunlaştığı bir dönemde, otoriter rejime karşı toplumsal ve siyasal muhalefet giderek sertleşiyor. Özellikle 31 Mart Yerel Seçimleri'nin ardından yaşanan gelişmeler, muhalefetin hem kendi içinde hem de iktidarla olan ilişkilerinde yeni saflaşmaları beraberinde getirdi.

Bugün Türkiye’de siyasete en büyük müdahaleyi yapan aktör halkın ta kendisi. Sandık, özellikle yerel seçimlerde bir protesto aracına dönüştü. CHP’nin oy artışı sadece bir parti başarısı değil; aynı zamanda, iktidara karşı derinleşen toplumsal hoşnutsuzluğun güçlü bir ifadesiydi.

Toplum artık sadece ekonomi değil, adalet, özgürlük ve liyakat istiyor. Kutuplaştırıcı, tehdit diliyle sürdürülen bir siyasetin sonuna gelindiği yönündeki kanaat güçleniyor. Bu bağlamda muhalefetin sorumluluğu büyüyor. Çünkü bu yorgun ve yılgın ama hâlâ umudu tükenmemiş kitle, gerçek bir değişim özlemi içinde.

Ana muhalefet partisi CHP, uzun süredir sürdürdüğü yumuşak muhalefet çizgisinden farklı olarak, iktidarın baskıcı uygulamalarının artmasıyla birlikte yeni bir faza geçti. CHP lideri Özgür Özel, bazı CHP’li belediyelere kayyım atanması, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın tutuklanması ve partinin doğrudan hedef alınarak kayyım atanabileceği ihtimalinin belirmesiyle birlikte söylem düzeyinde ciddi bir değişikliğe gitti. Mücadelenin dozunu yükseltti, geniş toplumsal kesimlerden destek aldı ve liderlik kapasitesini sahaya yansıtmaya başladı.

Uzun bir aradan sonra gençlik, toplumun gidişatına kayıtsız kalmayarak, her geçen gün daha fazla aktif rol alarak bu mücadeleye katılmaya başlamış; direnişin dinamik gücü olarak, değişim arzusu ve toplumsal adalet talepleriyle sahaya inmiştir.

İktidar bloku (Cumhur İttifakı), yerel seçimlerde aldığı yenilginin ardından muhalefeti bölme ve etkisizleştirme stratejilerine yöneldi. Önce, seçim sonrası oluşan toplumsal desteği kırmak ve yeniden gündem kontrolünü sağlamak adına, CHP ile bir “normalleşme” süreci başlattı. Bu süreçte AKP, Özgür Özel’e diyalog çağrısı yaparak kısa süreli bir yumuşama havası estirdi. Ancak bu hamle, iktidarın kendi tabanını konsolide etmesine, toparlanmasına ve muhalefeti yeniden baskı altına almasına zemin hazırladı.

Bu süreçle eşzamanlı olarak, DEM Parti’ye yönelik baskılar arttı. Bazı DEM Partili belediye başkanlarının görevden alınması ve tutuklanması, yerlerine kayyım atanması, iktidarın muhalefeti etkisizleştirme stratejisinin bir uzantısıydı. Bu uygulamalara karşı CHP açık tavır aldı ve DEM’in yanında durdu. Bu duruş, ilk etapta demokratik muhalefet blogunun güçlenmesi açısından olumlu bir adım olarak değerlendirildi. Ancak bu birlikteliğin zeminini sarsan gelişmeler de yaşandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı “Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” şeklindeki çıkışı, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Bu açıklama, hem iktidarın DEM Parti’yi kendine yaklaştırma çabası hem de toplumsal algıyı manipüle etme girişimi olarak yorumlandı.

DEM Parti yetkilileri bu çağrıya karşı net bir şekilde olumsuz bir yanıt vermedi. Aksine, bazı parti yetkililerinin bu çağrıyı olumlu değerlendiren açıklamaları, iktidarın amacına kısmen ulaştığını gösterdi. Bu bağlamda, DEM Parti Eş Genel Başkanlarından biri, partilerinin CHP'nin “arka bahçesi” olmadığını vurgulayarak her zaman CHP ile yan yana durmak zorunda olmadıklarını, kendi önceliklerini merkeze alan bir siyasi hattı izleyeceklerini ifade etti. Bu açıklamalar, iktidarın muhalefeti birbirinden uzaklaştırma siyasetini besleyen unsurlar olarak değerlendirildi.

Bu durum, demokratik güçlerin birlikte hareket etmesini savunan çevrelerde tepkiyle karşılandı. Bununla birlikte, HDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar’ın, YSK’nin bazı kararlarının seçimlere gölge düşürdüğünü ve AKP’nin oluşan demokrasi ittifakını bölme çabasında olduğunu vurgulaması, DEM içerisinde farklı eğilimlerin olduğunu da gözler önüne serdi.

DEM Parti, farklı siyasal eğilimlerin bir araya geldiği geniş bir ittifak yapısıdır. Parti içinde radikal demokrat çizgiyi temsil eden, Kürt siyasi hareketine yakın kadroların yanı sıra sosyalist-sol gelenekten gelen bileşenler ve daha pragmatik, ittifak yanlısı aktörler bulunmaktadır. Son dönemde özellikle partinin CHP’ye mesafeli durması gerektiğini savunan, “bağımsız kimlik” vurgusu yapan açıklamalar bu çeşitliliğin bir yansımasıdır.

DEM Parti'nin kendi politik ajandasını öncelemesi gerektiğini savunurken, diğer yandan bazı yetkililer MHP lideri Bahçeli'nin çağrısına olumlu yaklaşarak iktidara yakınlaşma ihtimalini de gündeme getirmiştir. Parti içindeki bu yönelim farklılıkları, DEM'in siyasi stratejilerinde zaman zaman çelişkili açıklamalara ve tutumlara neden olmaktadır.

DEM Parti'nin temkinli tutumu, iktidarla arka planda sürdürülen olası bir “yeni çözüm süreci” pazarlığının sonucu olabilir mi? MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’la ilgili açıklamaları, bazı iktidar yanlısı kalemlerin “yeni süreç” ima eden yazıları, DEM Parti tabanında da hem umut hem kuşku yarattı.

Eğer bir çözüm süreci ihtimali varsa, bunun açık, şeffaf ve toplumsal mutabakat temelli olması gerekir. Aksi hâlde, daha önce 2013-2015 döneminde yaşandığı gibi, siyasetin pazarlık nesnesine dönüştüğü, güvenin yitirildiği bir senaryo yeniden yaşanabilir.

Türkiye’de otoriter rejime karşı demokrasi güçlerinin mücadelesi keskinleşirken, bu güçler arasındaki koordinasyon, stratejik hesaplar ve ideolojik farklar nedeniyle zaman zaman zayıflamakta; iktidar bloku ise bu kırılmaları derinleştirmek için tüm imkânlarını kullanmaktadır. DEM Parti'nin iktidarla yürüttüğü olası görüşmeler, CHP ile olan ilişkilerinin seyrini de doğrudan etkileyebilir. Ancak bu noktada, her iki tarafın da kendi tabanına karşı açık ve samimi bir tutum sergilemesi şart. Zira demokrasi, yalnızca sandıkta değil; ilkelerde, değerlerde ve mücadelede dayanışmayı gerektirir.

CHP ve DEM Parti'nin stratejik yaklaşım farkları, Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin geleceği açısından belirleyici olabilir. Her iki partinin laiklik, demokrasi ve sosyal hukuk devleti temelinde ortak bir strateji etrafında buluşması gerekiyor.

Sonuç olarak, CHP’nin toplumsal meşruiyetini pekiştiren kararlı liderliği, muhalefet cephesinin yeniden inşasında kritik bir rol üstlenmektedir. CHP’nin süreci istikrarlı bir liderlikle yürütmesi ve başta DEM Parti olmak üzere tüm muhalefet aktörlerinin ortak bir demokratik vizyonda birleşmesi, otoriter yapıya karşı güçlü ve kalıcı bir direnç hattı kurulması açısından büyük önem taşımaktadır. Demokrasi güçlerinin otoriterliği demokratik yollarla gerileterek iktidara gelmesi, bu mücadelenin yalnızca ilk adımı; yani bir “demokratik devrim” sürecinin başlangıcı olacaktır.

Ancak iktidarın elde edilmesi nihai hedef değildir. Asıl amaç, anti-demokratik yapıları ortadan kaldıran; hukuk devleti ilkelerini güçlendiren, laikliği yeniden inşa eden ve sosyal adaleti kurumsallaştıran bir dönüşüm gerçekleştirmektir. Tam da bu noktada, ana muhalefet partisi olan CHP’ye tarihsel bir sorumluluk düşmektedir. Böyle bir demokratik zemin oluşturulabildiği takdirde, Kürt meselesi başta olmak üzere Türkiye’nin temel sorunlarına kalıcı ve barışçıl çözümler üretmek mümkün olacaktır.

Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursaport.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.