Geçenlerde Musikinin Sultanları adıyla sanat müziği icra eden bir derneğin konserinde; hepsi birbirinden değerli koro üyelerinin beraber ve solo şarkılarının yanı sıra Semiha Yankı’yı da dinledik…
Eurovision Şarkı Yarışmasında ülkemiz adına seslendirdiği “Seninle bir dakika”yla ünlenen Yankı yıllara meydan okuyan sesiyle izleyiciyle adeta bütünleşti…
Efsane şarkılarla yüreklere dokunan Yankı ve Musikinin Sultanları Korosu finalde de İzmir Marşı'yla ulusal duyguları ve genlerimizdeki Atatürk sevgisini coşturdu…
Tayyare Kültür Merkezi’ni, balkon loca dahil tıklım tıklım dolduran tüm sanat severler ayakta marşı söylerken yanımda oturan zevattan biri “Nolur nolmaz bakarsın sosyal medyaya düşen görüntülerde yer alırım da iktidar cenahından biri görür diye…” sessizce sıvışıverdi oradan…
Gelinen nokta tam da bu işte…
Bizi biz yapan değerlerden ürken bir kitle oluşturuldu…
Haklı tabii !
Çünkü ayrıcalıklı bir zümre dışında hiçbirimiz kendimizi güvende hissetmiyoruz.
Sürekli kuşkuyla, endişeyle, korkuyla yaşıyoruz.
Son 23 yıl…
İlk üç yılı geçmişin mirası ve “demokrasi bizim için tramvaydır” zihniyetiyle kısmen rahat…
Kalan 20 yıl karabasan.
Önce Ergenekon denilen safsatayla orduya ayar verildi..
Sonra fetöcü denilen Cumhuriyet düşmanları eliyle adalet, emniyet, eğitim dizayn edilmeye çalışıldı.
Ekonomik kaynaklar beşli çete denilen yapıya yol, köprü, hastane olarak yöneltildi.
Toplumun milyarlarca borç yükünün altına sokulmasıyla sosyal dengeler bozuldu.
Eğitimden ekonomiye, adaletten güvenliğe dek tüm değerler kökünden sarsıldı.
Emeğinin karşılığını alamayan emekçi borçlanmadan geçinemez hale düşürüldü. Emeklinin hal-i pür melali zaten malum.
Sanayici ürettiğinin karşılığını alamaz durumda..
Bir türlü dizginlenemeyen enflasyon nedeniyle giderek büyüyen sosyo-ekonomik gerginliğe rağmen hiçbir örgüt ya da yurttaş sesini çıkaramıyor, itiraz edemiyor.
Hele bir çıkar da gör…
Anında yönetenlerin kanadından bir refleks hemen kendini gösteriyor. Göstermekle kalmıyor harekete geçiyor.
Baskıya rağmen…
Emekçiler, muhalif siyasetçiler, tarafsız gazeteciler, yerel yöneticiler yargı kıskacında cenderenin içinde seslerini çıkarmaya çalışıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde de TÜSİAD…
Fincancı katırlarını dahi ürkütmeyen bir ses tonu ile Mevlana’nın; "Sussam gönül razı değil" sözünü hatırlatarak yönelttiği haklı eleştiriler yüzünden Adalet Bakanının;
"Türkiye eski Türkiye değildir. Hiç kimse veya hiçbir kuruluş kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez" tepkisinin hedefi oldu.
Oysa TÜSİAD Başkanı oldukça nezaketli bir dille gidişata dair kaygılarını dile getirmişti.
Ama yok sen misin bize ayar verecek olan… Sus sesini çıkarma çünkü en iyiyi biz biliriz.
Çok daha fazla ses çıkarırsan Silivri zindanları orada biçiminde bir uyarıyla zapt-u rapt altına alınmak istendi. Uyarıyla da kalmayıp TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Başkanı Orhan Turan hakkında soruşturma başlatıldı.
Gerekçe de;
Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yaymak…
Ne ki;
“Ekonomik kalkınmayı ancak insan hakları temelli, katılımcı demokrasi ilkesini benimsemiş bir hukuk devleti ile kalıcı hale getirebiliriz. Ülkemizi ileri taşıyacak ortak hedeflerimize bilgi, deneyim ve önerilerimizle katkıda bulunmak ülkemize karşı sorumluluğumuzdur."
diyen TÜSİAD susmadı.
Sen misin susmayan…
Bu kez de TÜSİAD Başkanı ve TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras polis marifetiyle adliyeye getirilerek savcı karşısına çıkarıldı.
Ve…
Yabancı sermayeli bir bankanın yönetim kurulu başkanı Aras ve birçok ülkeye ihracat yapan sanayici Turan adli kontrol ve yurt dışı çıkış yasağıyla serbest bırakıldı.
Olacak olanları Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek düşünsün…
Görünen o ki,
Mızrak çuvala sığmıyor…