SON DAKİKA

O çığlıktan sonra kimse susmayacak

Yazının Giriş Tarihi: 05.04.2025 11:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.04.2025 12:09

Bir AKP'li tanıdığım sosyal medya paylaşımında, Türkiye'de muhaliflerin sokaklara dökülerek, neden tepki gösterdiğini anlayamadığını dile getirmiş. Mesajını aynen yayınlayarak sorularına cevap vermeye çalışacağım.

“Dostlarım,

Ben anlam veremiyorum ve anlayamıyorum.

Sahte diploma ile üniversite mezunu olduğu kesinleşen bir profesörün sahtekarlığı dolayısıyla görevden uzaklaştırılmasını öğrenen öğrencilerin hocayı sorgulamaları ve en hafifi ile kınamaları gerekirken alkışlamalarını anlayamıyorum.

Ve sahtekarlık yaparak sahte bir yatay geçişle hak etmediği bir üniversiteye geçiş yapan bir belediye başkanının makamı önünde neden bu sahtekarlığı yaptın diye gösteri yapması gereken gençler bu sahtekar için sokaklara dökülüyor. Anlayamıyorum.

Ve yine kendi mensubu olduğu partilileri ve mensupları tarafından belge ve bilgilerle adli makamlara şikayet edilen bir belediye başkanının (ki suç ortakları yurt dışına kaçmışken) yuhalanması ve hesap sorulması gerekirken alkışlanmasını sokaklara dökülmesini anlayamıyorum.

Bu olsa olsa bir akıl tutulması olabilir.

Saygılarımla”

Sevgili AKP li arkadaşım,

Size bir hikaye anlatarak, söze başlamak istiyorum.

Karlı dağlarla çevrili bir köyde çığ düşme tehlikesi varmış. Sesini çıkaran olursa çığ düşer diye, kimse ses çıkarmıyor, hatta doğan çocukları, çığlık atmasın diye susturuyorlarmış. Bir gün bir çocuk dünyaya gelmiş ağzını kapatmaya fırsat vermeden, çığlık atmaya başlamış. Köy ahalisi bakmış ki çığlık atınca, çığ düşmüyor, işte o günden sonra herkes sesini, çıkarmaya başlamış.

Bu Hikayeyi Zülfü Livaneli, birkaç yıl önce bir konserinde, aydın öngörüsü ile tespit ettiği, "işte o çığlığı atan çocuk" diye, İmamoğlu’nu sahneye çağırmıştı.

Livaneli’nin, İmamoğlu’nu, çığlık atan o çocuğa benzetmesi boşuna değildi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığı ilk seçim iptal edildiğinde, kollarını sıvayarak çığlık attığı gibi, diploması elinden alındığı gün de, ertesi gün tutuklandığında da daha yüksek çığlık attı. Hikayede olduğu gibi bu çığlığı duyan halk, ellerinden alınan ve alınacak olan haklarını birlikte çığlık atarak savunmaya başladı.

Çünkü herkes biliyordu ki, İstanbul Üniversitesi, yetkisi olmadığı halde, İmamoğlu’nun tescilli diplomasını iptal etmişti. Herkes biliyordu ki, Cumhurbaşkanının en büyük rakibine engel olmak için İmamoğlu tutsak edilmişti.

Susarlarsa, kendi diplomalarının da ellerinden alınabileceğini düşünen İstanbul Üniversitesi öğrencileri ve diğer üniversiteli gençler, korku eşiğini ve polis barikatını aşarak, Saraçhane'ye yürüdü. Ertesi gün, mal güvenliğinin, yaşam garantisinin olmadığını düşünen herkes, Saraçhane’de idi. “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz” sloganıyla birbirlerine kenetlendiler. Sonraki gün toplananların sayısı arttı, ertesi gün çoğalarak milyonlara ulaştı. Bir hafta boyunca Ekrem İmamoğlu’nun 3. kez seçilerek elde ettiği Belediye Başkanlık binasının muhafızı oldular. Vatandaşın bu güçlü tepkisini doğru yönlendiren, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de liderleri oldu.

Herkes şikayetini, kaygısını, öfkesini; sıkılan gazdan ya da ters kelepçe ile gözaltına alınmaktan korkmadan her yerde, haykırmaya başlamıştı. Başta Saraçhane olmak üzere, Türkiye’nin her ilinde, her ilçesinde toplanan halk, siyasi partilerin beceremediği toplumsal muhalefeti üstlenmiş oldu. Adaletsizliği, haksızlığı, hukuksuzluğu, sloganlarla, danslarla, şarkılarla, marşlarla haykırmaya başladı.

Saraçhane’de öfkeyle başlayan bu direniş, Maltepe’de umuda dönüştü. 29 Mart’ta, Maltepe’de karnaval havasında gerçekleşen mitingde, ben de vardım. Milyonlarca insanın tutsak olan umudu, x-raylardan geçtikten sonra coşkuya dönüşmüştü. Birlikte bu düzeni değistirebilme inancı ile, ilk günkü öfkelerini atmış, tutuklu olan Berkay'ın, “herşey çok güzel olacak” sözüne inanmış bir sekilde, tekrarlayıp duruyordu.

Bu çığlık, sadece CHP'lilerin değil, Türk bayraklarının altında, 2.5 milyon kişinin hep bir ağızdan, İstiklal Marşı'nı okudugu, Cumhuriyet ve değerlerine sahip çıkan halkın çığlığı idi. Sol Parti, TKP, İşçi Partisi bayrakları ile DEM ve İYİ artililer de oradaydı. Görünmek istemeseler de yanımızda, AKP’ye oy vermiş yurttaşlar da vardı. Sendikalar, insan-hayvan hakları savunucuları da katılanlar arasındaydı. Toplumsal muhalefet, Türkiyenin en büyük partisi CHP’nin çatısı altında sağlanmıştı.

Sevgili AKP'li arkadaşım,

Suçsuz olduğundan adı gibi emin olan, yaşlı bir kadının, İmamoğlu’nun posterini, nasıl bağrına bastığını, genç bir kızın “ülkemi terk etmek istemiyorum”, başka bir gencin “diplomamı elimden alamazsınız” diye bağırmasını duymalıydınız. Bir eliyle felçli annesinin elini tutmuş, diğer elinde “ananı da al git dedin, anamı da aldım, geldim” yazan pankartı tutan o genç kadının çabasını görmeliydiniz.

Dünyanın en mutsuz ülkesi seçilen Türkiye’de, demokrasi isteyenler, hakkını arayanlar, yalnız olmadıklarını görmenin sevinci ile arefe gününden bayramı kutluyorlardı. Barikatları yıkarak içeri girmeye çalışan gençlerin heyecanını, alanda yer bulamayan türbanlı ya da taytlı genç kadınların, sakallı, uzun saçlı genç erkeklerin, davul zurna eşliğinde halay çekerek, horon teperek yakaladıkları umudu, izlemeliydiniz.

Sevgili arkadaşım,

Saraçhane'deki direnişte, ya da Maltepe'deki mitingde, oruçlu olduğu için bayılan, tansiyonu düşen din kardeşlerinizi görebilseydiniz ya da izlediğiniz A Haber, CNN, Akit TV, TGRT gibi kanallar bu toplumsal patlamadan sizi haberdar etseydi, eminim ki bu soruları sormamış olurdunuz. Meselenin sadece CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması veya diplomasının iptal edilmesi olmadığını, meselenin haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalma meselesi olduğunu, tek adam rejimine isyan olduğunu anlardınız. Ayrıca asgari ücretle ya da emekli maaşı ile açlık sınırının altında yaşam savaşı veren vatandaşın, ailesinden harçlık almaktan utandığı için evinden çıkamayan işsiz gencin, yazılı sınavlarda başarılı olup mülakatta elenen, gelecekten umudunu kesmiş gençlerin çığlığı olduğunu anlardınız. Asıl meselenin ise ötekileştirilmiş, mağdur edilmiş ve iktidara olan inancını kaybetmiş halkın, hak arayışı oldugunu görürdünüz.

Hikayedeki gibi, çığlık atan o çocuktan sonra, çığın düşmeyeceğini anlayan halk, çığlık atarak “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” diyor. Görünen o ki bundan sonra sokaklarda, meydanlarda herkes bir araya gelecek, hiç kimse, eskiden olduğu gibi susmayacak .

Bilmem anlatabildim mi sevgili AKP'li arkadaşım?

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursaport.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.