SON DAKİKA

Nilüfer'in toprağında ürün değil fabrika bitiyor!

Yazının Giriş Tarihi: 09.03.2025 22:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.03.2025 23:40

Bursa'nın tarım arazileri en geniş olan merkez ilçesi Nilüfer'de bin 500’ün üzerinde kaçak fabrika bulunuyor. İstanbul-İzmir Otoyolu üzerinden Ürünlü Köyü’ne girdiğinizde beton fabrikalar karşılıyor. Ürünlü Köyü’nden Tahtalı’ya, Tahtalı Köyü’nün iç yolundan Yaylacık’a kadar depo görünümlü binlerce kaçak fabrika yolda eşlik ediyor. Ova bölgesi Demirci, Alaattin Bey, Ürünlü, Yaylacık, Tahtalı, Kayapa, Hasanağa’ya kadar giden bölgede konumlanıyor. Hepsi birinci sınıf tarım arazisi üzerinde. 32 çeşit ürünün yetiştiği, tarım için sulama alt yapısının oluşturulduğu köyler, sanayinin baskısı altında.

Cumhuriyet Halk Partisi Nilüfer İlçe Başkanı Özgür Şahin ile bölgenin geçmişini ve neden bu hale geldiğini konuştuk. “Devlet mücadeleyi eksik bırakıyor” diyor Şahin ve imar barışıyla işlerin çığırından çıktığını anlatıyor. "Bağ evlerine elektrik, su aldılar. Boş tavuk çiftlikleri kiraya verildi. Bir imalathaneye verilince iş çığırından çıktı. Tarımdan değil de kiradan daha fazla para kazanıldığını gören köylü, tarım arazisine depo kurarak imalatçılara kiraya verdi. Depo görünen yapıların yüzde 90’ı kaçak fabrika oldu."

TALEBİN SONSUZ OLDUĞU BİR YERDE ‘KENT’ DİYE BİR ŞEY KALMAZ

Bölgede o kadar çok talep oluşmuş ki sanayi imarlı bölgedeki fabrikayla tarım alanına kurulan kaçak fabrika yerinin kirası aynı değere gelmiş. Eskiden tarlalar çok değerliydi, kulübe dikilemezdi. Şimdi her yerde düzensiz fabrikalar doldu. “Birinci sınıf tarım arazilerine çok sert kurallar getirilmezse çözülmesi imkânsız” diyor Şahin ve tarım arazilerini bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekiyor. Nilüfer ilçesine talep fazla ve bu da imar ihtiyacını doğuruyor. Fakat sadece yüzde 26’sı yapılaşma, geri kalanları orman ve tarım alanı vasfında olan ilçede imara açılabilecek yerler kısıtlı. ‘Yapılar kurallara uysun, imara açılsın’ denilirse ilçenin bütün tarım alanlarını kaybetme riski oluşuyor. Neden mi? Şahin, “Nilüfer'de ne kadar çok fabrika yaparsanız yapın dolar. Çünkü bir taraftan göçü tetikliyor bir taraftan da konut talebini tetikliyor. Sanayici açısından burada her şeye ulaşabiliyorsun, bu da talebi yaratıyor. Talebin sonsuz olduğu bir yerde bütün talebi karşılamaya çalışırsanız orada ‘kent’ diye bir şey kalmaz. İş çok çığırından çıkmaya doğru gidiyor ve ileride çözülmek istense çözülemeyecek. Erk sahipleri orada çalışmaya başladığı zaman, normalleştirip belki orada bir yasayla birinci sınıftan ikinci sınıfa düşecek, ‘tarım vasfını yitirdi’ diyecek” diyor.

Şeker pancarı, tütün, şeftali, armut, elma gibi tarımsal ürünlerle geçimini sağlayan Yaylacık, Tahtalı, Çalı, Ürünlü köyleri Şahin’in bahsettiği tehlikeyi yaşıyor. Dibinden dökülen şeftaliyi bile paraya çeviren köylünün durumunu “Tarımdan köylüyü para kazanamaz hale getirirseniz, para kazanmanın yolunu bulacak. Bir yıl şeftali yapsa, ayda kazanacağı para 100 bin diyelim. Aynı tarlaya bir kaçak bina yaparsa ayda kazanıyor 150 bin lira. Şimdi bu adam tarımı mı tercih eder?” sözleriyle aktaralım.

Her yıl binlerce göç alan Nilüfer’in sanayi anlamında daha fazla büyümeye ihtiyacı yok. “Bu kadar hızlı büyüyen bir kenti yönetemezsiniz” diyen Şahin, yeni yapılaşan yerlerde yol, kanalizasyon, sosyal alan gibi birçok sorunun yaşandığını da belirtiyor. Kalkınmanın dengeli olması gerektiğini belirtiyor ve Köy Enstitüleri örneğini veriyor. “Türkiye haritasının her yerinde var. Sanayi de öyle planlanmalı ki Türkiye haritasının her yerinde olması lazım.” Kahramanmaraş merkezli depremlerde de yaşadık. “Marmara yıkılırsa, Marmara'ya destek olacak mekanizmalar yok.”

‘GIDANIN TEK KAYNAĞI TOPRAK’

Kaçak yapıları kurmak kolay, yıkmak zor. Şahin, “Öyle ekipler oluşmuş, şaşırırsınız. Bir günde fabrika dikiyorlar. Anahtar teslimi, fabrika diken kurumlar var. Bütün bürokratik süreçlerdeki işleri çözmeye kadar halleden kurumlar var” diyor. Yıkmak için ise süreç gerekiyor, insan ve makine gücü gerekiyor. Yıkım kararı çıksa da kaçak fabrika içerisinde malzeme varken yıkılamıyor. Boşaltılması için 15 günlük süre veriliyor. Kimi zaman fabrika sahibi yıkım kararını öğrenince içerisine malzeme dolduruyor. Şahin, belediyenin zabıta gücünün yeterli olmadığını söyleyerek, “Hepsinde bir direnç oluşuyor. Hatta bazı yerlerde silahlı adamlarla denk gelebiliyorsunuz. Uyuşturucu imalathanesi çıkan kaçak işletmeler çıktı. Bu nedenle sadece bir ilçe belediyesi ile çözülme ihtimali yok. Nilüfer Belediyesinin o binaları yıkabilecek düzeydeki iş makinesi bir tane. Ekskavatör dediğimiz büyük makinalar lazım. Bir de yıkılanlar tekrar yapılıyor daha kötüsü” diyor.

Şahin’e göre kaçak yapı sorununu çözmenin basit bir çözümü var. Çünkü cezalar da yıldırıcı olmuyor. Şahin, “Bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesine bakar. ‘Birinci sınıf tarım arazilerindeki yapıların tamamının şu kadar zaman içinde yıkılmasıyla’ ilgili bir Cumhurbaşkanı kararnamesi çıksa bitti. Ama burada oy hesabı yapılıyor” diyor. Şahin, kaçak yapıların anında tespit edilmesi, devlet kurumlarıyla elektrik, su almasının önüne geçilmesi ve cezaların caydırıcılığının olması gerektiğini belirtiyor.

Toprak üzerinde ‘oy hesabı’ yapılmamalı. Şahin, tek cümleyle bunu açıklıyor: “O toprağın üstüne beton döküldüğü zaman bin yıllık toprak yok oluyor. Toprak, üretimi imkânsız bir şey.” Üretimi imkânsız olanı kaybederseniz ‘yok’ olursunuz. Gıdanın tek kaynağı toprak başka bir kaynağı yok. Şahin, topraksız bir gelecekte aç kalma riskine de dikkat çekiyor ve ekliyor: “Şeftalinin, domatesin nasıl yetiştiğini bilmeyen bir kitle var. Doyduğunuz şeyin nereden geldiğini bilmiyorsanız doyduğunuz şey, elinizden gittiğinde nasıl üreteceğinizi de bilmezsiniz. Burada çok önemli bir sosyolojik soruna yol açacaksınız. O yüzden o toprakların korunmasıyla ilgili biz tavrımızı sürdüreceğiz.”

Vatandaşın tek beklentisi de ‘bizim oraya imar ne zaman gelecek?’ olmamalı. Bu nedenle tarımı değerli ve para kazanabilir hale getirmek gerekiyor. Tıpkı Cumhuriyet dönemindeki gibi. Bölgede yetişen tarım ürününe göre bölgenin kalkınması sağlanmalı.

‘NİLÜFERLİLİK KİMLİĞİ OLUŞTURMAMIZ GEREKİYOR’

Temel sorunun kaçak yapılar değil bozulmuş ahlak ve para odaklı başarı kriterleri olduğunu söyleyen Şahin, asıl ‘mili servet’ kaybının kaybedilmiş tarım toprakları olduğunu vurguluyor. “Nilüfer’in dünya ölçeğinde bir kent olabilecek fırsatları kaçırdığını düşünüyorum” diyen Şahin, bölgenin gelebileceği noktayı, şöyle aktarıyor:

“Bugün çok övdüğümüz Balat, çok insanın tercih ettiği 23 Nisan gibi mahalleler, belki de uzun vadede Nilüfer’in varoşları haline gelebilir. Yüksek gelir grubunun tercihleri değiştiği zaman orada başka bir şey oluşur. Nereden geldiğin değil, bu kente ne kadar ait hissettiğin derdine düşmemiz lazım. Bir Nilüferlilik kimliği oluşturmamız lazım. ‘Nerelisin?’ deyince geldiği yer üzerinden değil, ‘Ben Nilüfer'in bir vatandaşıyım.’, ‘Ben Nilüfer'in bir seçmeniyim’ duygusunu yaygınlaştırıp kente sahip çıkan insanlar üretmek lazım. Eğer onu üretirseniz zaten kaçak binayı da konuşmazsınız. Çünkü yaptırmaz o insanlar. Çünkü kentine sahip çıkar. Biz koskoca bir kente acayip zarar veriyoruz. Ama kimse sesini çıkarmıyor.”

Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursaport.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.