Yazıyı tekrar tekrar okudum, acaba maksadını aşan bir nokta var mı, farkında olmadan bir başkasının kişisel haklarına saldırmış olabilir miyim diye, ama fark edemedim.
Benim fark edemediğimi, başka arkadaşım bambaşka açılardan bakıp fark etmiş!
Bursa medyasını değerlendirdiğim, Bursa'nın lokomotifi olan iki güçlü medyayı karşılaştırdığım bir önceki yazımdan söz ediyorum.
Ancak, Bursaport "İmtiyaz Sahibi" deneyimli gazeteci, değerli arkadaşım Özcan Yazıcı, "Ey Bursa Hakimiyet! Bu kaçıncı değişim" başlıklı yazımın hemen ardından, kaleme aldığı "Ben olsam bu yazıyı yayınlamazdım" başlıklı bir eleştiri kaleme aldı.
Yazıyı okuduktan sonra kendimden şüphe duydum. "Acaba bastırılmış bazı duygularım ve beklentilerim mi vardı da böyle bir yazı yazdım ve böyle bir algı yarattı?" diye düşünürken doğal olarak, önce (kronik) mide, sonra da kulak çınlamasıyla birlikte baş ağrım peydahlandı.
Özcan kardeşim, bir hayli sert eleştiriler getirmiş bana. Bu görüş ve düşüncelerine tamamen saygı duymakla birlikte bazılarına buradan yanıt vermeye çalışacağım.
Özcan Yazıcı, "paylaştığınız yazı konusu, üslubunuz, yazınızın bütünlüğü kişisel bir kızgınlığınızın ürünü olmamalı..." demiş.
Bir kızgınlığım var ama bu kişisel falan değil, Bursa'nın tarihi, kültürü ve potansiyeline yakışmayan tutumuyla ilgili bir sıkıntı söz konusu. Zira salt kendi payıma değil, gözardı edilen birçok yetenekli arkadaşım var Bursa'da, çabalayan ve bu kentin sanatına edebiyatına katkı sağlayan ama bir türlü kendini kabul ettiremeyen...
Bunlardan biri de, yazdığı üçüncü romanını piyasaya çıkartan, geçen hafta TÜYAP kitap fuarında da söyleşi ve imza günü düzenleyen Cenk Çalışır'dı... Söyleşisine ben de katıldım. Ve 10 kişi ya vardı ya da yoktu söyleşide. Ertesi günkü imza etkinliğinin de farklı geçtiğini düşünmüyorum. Cenk eski bir meslektaşımız. Ülkede ses getirmiş konusu Bursa'da geçen romanlar yazan, Bursalı olmasa bile Bursa aşığı birinden söz ediyorum ama 2,5 milyonluk bu kent ve medyası Cenk'e de sahip çıkmamakta!
Bir kızgınlığım varsa bundandır, sevgili Özcan!
***
"İyi gazeteciler yazılarında 'kişisel ihtiyaçlarını, öfkelerini, kızgınlıklarını' gideriyor tuzağına, yanlışlığına düşmemek için azami hassasiyet gösterir. Okuyucunun bu durumu zekasıyla çözeceğini ve affetmeyeceğini bilir." demiş Özcan.
1- Ben artık (yaklaşık 12 yıldır) profesyonel gazeteci değilim.
2- Sinema yapmaya çalışıyorum, yönetmen sayılabilir miyim bilmiyorum. Zira tek uzun metraj filmle, zor koşullarda sinema yapmakla kimse iyi yönetmen olmaz. O nedenle iyi bir yönetmen olmak için daha çok fırın ekmek arası film yemem gerekecek(!)
3- İyi bir gazeteci olduğumu hiç iddia etmedim ve muhtemelen (senin de ima ettiğin üzere, çünkü yukarıda ifade ettiğinin tersini yapmışım) BERBAT bir gazeteci ve yazarımdır. Bir kitap yazmış olmak ve bu köşelerde kalem oynatıp ahkâm kesmek, kimseyi yazar yapmaz, iyi yazar asla yapmaz!
***
Bu arada, Özcan kardeşim, söz konusu yazımda bahsi geçen Burak Özgün hakkında, "Olay TV'den gönderilen Burak Özgün" şeklinde yazdığım bilginin yanlış olduğunu, Burak arkadaşımızın Olay Medya'dan kendi isteğiyle ayrıldığını belitmiş ki, bu yanlış bilgi için başta sevgili Burak Özgün'den ve tüm okurlardan özrü bir borç bilirim. Umarım Burak beni bağışlar.
***
Özcan Yazıcı, "Ben işten çıkarılmaya bir tek Yılmaz İşel'in itiraz ettiğini duydum..." demiş. Ama Tayfun Çavuşoğlu'nun da itiraz etmesine bile fırsat kalmadan işine son verildiğini buradan Özcan'a anımsatmak isterim.
Ayrıca, Özcan Yazıcı, eleştirinin bir bölümünde, "içerikten" çok açıkçası, sevgili Şenocak'ın 'neden beni kimse çağırmıyor' kızgınlığını yansıtmaya yetiyor..." diyerek, düşünce ve niyetimi okuma becerisini göstermiş(!)
Sevgili Özcan, eğer böyle bir beklentim olsaydı, bunu TMSF döneminde TMSF'nin pek değerli yöneticilerine ve aynı zamanda hemşerim olan pek kıymetli BŞ Belediye Başkanımız sayın Recep Altepe ve mutlak iktidar AKP yönetimine... Ve bilahare Sönmez Medya'ya övgüler düzerek işe başlamam gerekmez miydi?
Çünkü erk olan onlar, öyle değil mi, onlara yaranmalı ki, bir yerlerde arpalık kapılabilsin(!)
Yoksa, ekonomik sıkıntıları nedeniyle eleman çıkarmak zorunda kalan, TMSF'li eski yöneticileriyle davalık olan, geleceği belirsiz (belki tekrar TMSF el koyacak) bir medyayı savunmak niye?
Ben aptal mıyım yoksa, böyle bir şey yapayım.
Ama ortada apaçık bir gerçek var, sevgili Özcan Yazıcı!
Ben de bir gerçeği kaleme almaya, yiğidi öldürürken de hakkını vermeye çalıştım.
Olay Medya İle Sönmez Medya arasında dağlar kadar fark var. Olay Medya Bursa'da 1 numara. Hala çalışılabilecek en iyi yer. Bunu, Bursa'da her medyada çalışmış bir gazeteci eskisi olarak söylüyorum. Olay Medya'daki onca soruna rağmen bile durum farklı değil. Ne yazık ki 2012'ye geldiğimiz bugün, Sönmez Medya 12 yıl önce yaptığı yanlışları yapıyorsa dile getirmemek Bursa'ya ayıp olmaz mı?
Geçen gün öğrendim, 2000 yılında da yeniden yapılanmaya geçtiğinde Sönmez Medya İstanbul'dan bazı yazarların birer araba karşılığında Bursa Hakimiyet'te yorum yazmalarını sağlamış!
Bursa medyası için ne kadar acı verici bir durum bu!
Ve 12 yıl geçmiş aradan, bugün benzer bir vitrin yenilenmesiyle yine aynı tutum içinde Sönmez Medya. Bursa'da onca işsiz gazeteci varken İstanbul'dan yazar tutmak ne kadar etik? Hem de adı BURSA olan bir gazete için!
***
Herkes haddini billmeli, ben de biliyorum. Kapasitemin ve neler yapabileceğimin farkındayım.
Diplomasız, beceriksiz, yarım bir gazeteci, yazar ve kötü bir yönetmeni kim ne yapsın medyasında(!) Böyle olmasaydı bunca zamandır beni kapmazlar mıydı dersin?
Yok böyle bir şey, belki beş yıl önce bir beklentim olabilirdi ama bugün bu yaşımda yok! İstesem, utanmam gider iş isterim, Bursa Hakimiyet'te olduğu gibi Olay Medya'daki tüm yönetici ağabeylerim de beni sever sayarlar!
Özcancığım, arkadaşım, beni rencide eden bir ifade olmasına rağmen, bu görüşünü de saygıyla karşılıyorum.
Hep, "küçük olsun benim olsun" mantığının ürünü bunlar. Oysa, pasta büyüdükçe dilimler de büyüyecek, sayısı da artacak.. Ama kimse bunu anlamak istemiyor.
Bir tek Olay Medya yıllarca öncülük etti buna. Bursa Medyası büyüyüp güçlendiyse az da olsa Olay'ın payı tartışılabilir mi? Keşke Sönmez Medya da Olay seviyesine gelse de, pasta daha da büyüse. Diğer tv ve gazeteler de 4. kuvvet medyanın gücünü kavrayabilse...
Eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'in dediği gibi, "kendim için bir şey istiyorsam namerdim" Özcan, çünkü ben artık gazeteci değilim, fakat sen gazetecisin, Özlem, Tayfun, Fırat gazeteci, daha ismini sayamadığın onlarca basın emekçisi arkadaşımız işsiz. Ben işsiz kaldığımda ise kimse ses etmemişti belki ama başkası için susamam!
Evet, eski bir meslektaşınız olarak 12 yıldır camiada ben de iş bulamadım, Bursa medyası beni dışladı ve alan değiştirmek zorunda kaldım, Don Kişot'luk da olsa, hep yapmak istediğim bir iş için, Bursa'da olmayacak bir göreve soyundum. Belki sosyal güvencem olmadığı için hastalandığımda hastane köşelerinde perişan oldum, kimse umursamadı. Bu bana oldu diye aynı şeyin başka olmasına kayıtsız kalamam. Sizler varken, yükünü almış İstanbullu kalemşörleri tercih etmek, sırf okuru tavlamak için vitrine dizmek hiç mi rahatsız etmedi?
***
Twiter'da seninle yazışmalarımıza, Dilek Yaraş adlı serbest gazeteci bir arkadaşımız şöyle bir saptama yaptı: "Yerel gazetenin gücü, yerel haber, gazeteci ve yazarlardan gelmeli, kartel medyasının kullanılmış yazılarından değil.+ o yazarlar, Bursa'ya gelecek ve Bursa'nın sorunları ile ilgili yazılar yazacaklarsa bişey diyemem tabi:)))"
Evet, başka bir şey demeye gerek yok.
Bursa'yı ve sorunlarını Bursalılar'dan başka en iyi kim bilebilir?
İşte bütün mesele bu, sevgili Özcan!
Amma ve lakin ciddiye alınmayacak, bunları dile getirecek bir deli lazım mahalleye ve evet, galiba o DELİ de benim!
Hani başlığa da yazdım ya, "ben aptal mıyım, acaba?" Ne dersin, oradan bakınca nasıl görünüyorum, var mı APTAL bir tarafım(!)
Zira başka kovulacağım köy de kalmadı hani. :D
Demişsin ya, "Ben olsam bu yazıyı yayınlamam" diye, imtiyaz sahibi sensin de, yayınlamam demek, sansür değil midir? Belki aptal olabilirim, sansürün düşünce özgürlüğü ile örtüşmediğini, gazetecilik etiğine uymadığını da bilirim be Özcan!
Yayınlamazdın elbet, böyle bir hakkın var. Ben de bir daha yazmazdım. Yazmazsam ölmem ya, yazacak başka duvar mı yok?
İnanmayacaksın ama benim de hayranlarım var ve bir hayranımın hediye ettiği şapkamı alır giderim :)
Öpüldün...