Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın saraydaki hukuk başdanışmanı Mehmet Uçum, Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğu kararını veren Anayasa Mahkemesi'ne tepki gösterdi. Uçum, "Hiçbir ilgili merci hukuken AYM’nin bu kararına göre hareket etmek veya işlem yapmak mecburiyetinde değildir. Bu karara göre bir işlem yapma imkanı da yoktur" dedi.
Devlet organlarından biri olan Cumhurbaşkanlığı makamının hukukçusu bu cümleleri kuruyor. Dehşet bir durum gerçekten.
Anayasa Mahkemesi kararlarının tüm devlet organlarını bağladığını, uygulanması gerektiğini ifade eden anayasa hükmüne rağmen sarayın hukukçusu, "Hiçbir ilgili merci hukuken AYM’nin bu kararına göre hareket etmek veya işlem yapmak mecburiyetinde değildir." diyebiliyor.
Ne kadar pervasızca, hiçbir gücün onun üstünde olmadığı, hiç hesap vermeyeceği inancına sahip.
Bu çıkış Uçum'un ilk çıkışı değil, daha önce de AYM'yi hedef alan kararlarını yok sayan çıkışları olmuştu. Belli ki son da olmayacak, bu iktidar devam ettiği sürece.
Sadece Uçum değil, birçok yerel mahkeme ve Yargıtay'ın bazı daireleri de Anayasa Mahkemesi kararlarını yok sayıyor, uygulamıyor, hatta AYM kararlarına meydan okuyan kararlar alıyorlar. Her şeyden önce AYM'nin Can Atalay kararına karşı karar veren Yargıtay'ın kararı Meclis'te okutularak vekilliğinin düştüğü ilan etti. Kim yaptı bunu, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş yurt dışında iken yerine bakan TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ yaptı. Numan Kurtulmuş kendisi böyle bir şeyi yapmak istemiyor belli ki, ben yokken yapıldı diyerek işin içinden sıyrılmış oluyor!
Tam tuzun koktuğu bir dönem. Tüm çivileri sökülerek bir devletin devlet olma özellikleri ortadan kaldırılıyor.
Bu, değiştirilen Türk Ceza Kanunu'nun meşhur 146. Maddesinin ilk fıkrasındaki, "Anayasanın tağyir tebdil ve ilga edilmesi..." (*) değil mi peki? Hukukçular daha iyi bilir elbette... Geçmişte Deniz Gezmiş ve arkadaşları ile çok sayıda insanın yargılandığı madde. Bu madde yeni Ceza Kanunu'nun 309. Maddesi ile yeniden düzenlenmiş bulunuyor, idam kaldırıldığı için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası var.
Fatih Sultan Mehmet'in akıl, ahlak ve adalet üzerine yazdığı dizelerde ifade ettiği gibi... “Aklı öldürürsen ahlâk da ölür / Akıl ve ahlâk öldüğünde millet bölünür / Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür / Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür”. Ya farkında değiller ya da kasıtla bunu yapıyorlar.
Ve işin vahim yanı iktidarın anayasayı yok sayan bu tutumuna karşı hiçbir yaptırım mercii yok.
Aslında bu işin çözüm yeri Meclis. İktidarın anayasaya uymasını sağlama görevi. Ama orada bu iradeyi ortaya koyacak bir liderlik ve çoğunluk yok...
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete, bakalım bu anlayışın yönettiği ülkemiz ne zaman nereye toslayacak?
***
Bu ulusal bir yas değildir
Kurucusu Atatürk'ün adını anmaktan ısrarla kaçınan Diyanet, Hamas lideri İsmail Heniyye için birçok camide sela okuttu, Erdoğan da tüm Türkiye'de bir günlük yas ilan etti. Anlıyoruz, Türkiye Filistin halkının yanında ama yas ilan edilmesi nedir? Oysa bu yas yüzlerce insanımızı yitirdiğimiz birçok katliamda ilan edilmedi.
Yaslar ulusaldır, burada ulusal bir yas yok, İhvancı anlayışın yası vardır. Türkiye bu suikasttan dolayı üzgündür ama yasta değildir.
Haniye'nin çoluk çocuk tüm ailesinin hedef alınarak peşpeşe öldürülmeleri kabul edilemez, bu bir terör eylemidir tıpkı Hamas'ın İsrailli kadın ve çocukları hedef alması gibi.
Bu arada Heniyye için yas ilan eden sela okutan iktidar Lübnan'da İsrail tarafından öldürülen Hizbullah'ın üst düzey konutanından hiç söz etmiyor. Oysa Lübnan'da yönetimin bir parçası olan Hizbullah yıllardır İsrail ve ABD'ye karşı mücadele veriyor. Onların Filistin için yaptığı mücadelenin bu iktidar nezdinde bir önemi yok anlaşılan? Çünkü burada işin içine mezhepsel farklılık giriyor. İktidar, İhvancı sünni Hamas'a yakın dururken, Şii Hizbullah'ın adını bile anmıyor.
Türkiye elbette İsrail zulmü altında varlık-yokluk mücadelesi veren Filistin halkının yanında olmalı ancak yapılacaklar elle tutulur gerçekçi şeyler olmalı.
Gazze'ye girmeyi, Haniye suikastına karşı hamaseti bırakın sonuç alıcı etkili şeyleri yapın.
İlk olarak İran ve bölgeyi gözetleyip İsrail'e rapor eden NATO'nun Malatya Kürecik'teki radar üssünü kapatın. Ardından ticari ilişkileri gözden geçirin.
YRP lideri Fatih Erbakan da bu konuda önemli bir noktaya ironi yaparak parmak basmış:
"Gazze'ye gireriz diyorsunuz ama giremezsiniz, herşeyden önce bizim ülkemizdeki Kürecik radar üssü bunu İsrail'e önceden haber verir. Önce burayı kapatmanız gerekir."
(*) "Tağyir" : Başkalaştırma, değiştirme, başka türlü et- me, bozma, korkutma. "Tebdil" : Değiştirme, başka bir şekil ve surete koyma. "İlgâ" : Kaldırma, bozma, hükümsüz bırakma, yürürlükten kaldırma.