SON DAKİKA

Doğru anahtar, kilidi açar

Yazının Giriş Tarihi: 12.03.2025 11:55
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.03.2025 12:03

Hayat pencerenizden bakarken, toplumu seyre daldığınızda yanıt arayan kimi sorular sizin zihninizi de didikler, dürtükler mi? Benim zihnim bu konudan oldukça huzursuz. Sorularınız günün gerçekleriyle örtüşmüyor gibi sırıtınca daha bir artıyor sıkıntınız. Çok uzatmadan bir örnekle konuya giriş yapacağım:

Örneğin muhafazakârlık. Bu sözcük bir şeyi muhafaza etmeyi, yani o şeyi korumayı, saklamayı kapsıyor. Böyle olmasına rağmen toplumda bir kesimle yüzleşince korunmaması, saklanmaması zamanın çöplüğünde yerini çoktan almış olması gereken şeyleri kendileriyle sürüklemeye çalıştıklarını görünce zihnim karışıyor. Hele hele kimilerinin bu kavramı çıkarlarına uygun olarak bir yaşam biçimi şeklinde sunmaları midemi de bulandırıyor.

Sağlıklı bir zihin neyi koruyup, saklamak ister? Korunmaya, saklanmaya değer şeyi. Örneğin bir toplum için bunlar neler olabilir? Kültürünün maddi ve manevi ögeleri içinde değer taşıyan, toplumsal kimliğini yansıtacak özellikteki unsurlar akla geliyor.

Bunun çok güzel bir örneğini Karabüklü ve “geç” yaşlarına kadar ülkücü kimliğe sahip bir arkadaşımın bir anısıyla aktaracağım. Genç yaşlarında Safranbolu’daki evlerin yıkımı yönünde bir girişimde bulunulduğunda, bölgelerindeki devrimci gençlerin kendileriyle iletişime geçerek, “Siz nasıl muhafazakârsınız? Bu kültürümüzün korunması gereken bir değeri!” diyerek, kendilerini de harekete geçirdiğini anlatmıştı. Hayrete düşürecek bir dayanışma ama sonuç mükemmel.

Anladığınız üzere, bugün turizm açısından dünyaya kendini tanıtarak yerli, yabancı turist çeken ve bu sayede bölgenin kalkınmasına da aracılık eden Safranbolu evleri, muhafazakârlığı doğru anlamış bir kesim tarafından imrenilecek ve takdire değer bir işbirliğiyle korunmuş.

Bu durum muhafazakârlık düşüncesinin tarihsel kökenine ilişkin ideal bir örnek oluşturuyor. Muhafazakârlık, Fransız Devrimi sonrasında ortaya çıkan modernleşmeye esastan karşı çıkmamakla beraber, modernleşmenin ve değişimin tarih ve geleneklerden kaynaklanması gerektiğini savunanlar aracılığıyla zamanla sistemleşen bir düşünce akımı. Kısacası, modernleşmenin ölçüsüzlüğüne bir karşı çıkıştan ibaret. Bu örnek, yirminci yüzyıl Türkiye devrimci gençliğinin neyi muhafaza etmek gerektiği konusunda, on sekizinci yüzyıl Fransız devrimcilerinden çok daha bilinçli olduğunu da gösteriyor.

Bir önceki yazımda da laikliğin bu toplumdaki kavranış biçiminin özüne uygun olmadığını ifade etmiş, toplumsal bir konuyla örneklemiştim.

Ezbere öğrenmelere bağlı yaşamlar, sorgulayarak bilgiye ulaşma yönünde emek gerektirmediğinden ve bu yolla bir konfor oluşturduğu için toplumsal çatışma ve çekişmeler bu nedenle son bulmaz. Doğru bilgiyi edinmek çaba ister, zahmetlidir. Bu çatışma ve çekişmelerden nemalanan kesimlerse, ezbere yaşamları körükleyerek, sorgulamanın önüne set çekerek, eleştirel düşünceyi saf dışı bırakırlar. Çünkü bu nitelikler, bireyi doğru bilgiye ulaştırmanın yoludur ancak, iktidar ya da iktidara göz koyan egemen kendi ideolojisi bağlamında bu durumu tehdit olarak algıladığı için ezbere yaşam konforunu cazip hale getirir.

Birey olmanın özgürleştirici gücünden habersiz kişiler açısından bu durum hiç de yadırganmaz. Bu noktada şunun da altını çizmeliyiz ki ideal olarak özgürlük, kişinin kendi varlığının sorumluluğunu yüklenmesi gerektiğinin bilincinde olmasıdır.

Ezbere yaşamlar içinse özgürlük de canının istediği gibi davranmak olarak kavranır. Hatta genel kabul gören anlayışa göre, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde senin özgürlüğünün sınırlandığını bilmek yeterlidir. Oysa varlığının sorumluluğunun bilincindeki birey, her şeyden önce kendi hayatına sahip çıkmanın değerini ve önemini kavramıştır. Özsaygının varlığının olmazsa olmazı olduğunu bilir, bunun da kendisine verdiği emekle kazanılacak bir nitelik olduğunun farkındadır, bu yüzden özsaygıyı kibirle karıştırmaz.

Kibirli kişinin özelliği dayatmacı olmasıdır, herkesin, kendi varlığına hizmet etmesinden haz alır.

Buraya kadar verdiğimiz örnekler, kavramların yaşantılarımızın anahtarları olduğunu, yanlış anahtarların yaşam kilitlerimizi açmayacağını gösteriyor. Bu da sonuç olarak hayatımızın çalınmasına izin vermemiz anlamına geliyor.

Kısacası, ezbere öğrenmelerle süregiden yaşamlar özgür de değildir.

Yaşamımızın değer kazanmasının tek yolu, doğru anahtarlarla yaşam kilitlerimizi açmak. Bunun da ancak doğru bilgiye ulaşmak için verilecek emekle mümkün olduğunu bilmek zorundayız.

Yazının girişinde hayat penceremden bakarken toplumu seyrettiğimde, zihnimi didikleyen yanıt bekleyen soruların bugünün gerçekliği karşısında sırıttığını belirtmiştim ya; sanırım ne demek istediğim anlaşıldı.

Yapay zekânın hayatlarımıza hükmetme noktasına geldiği, toplumun çok büyük kesiminin sosyal medya paralelinde hayat sürdüğü, dünyayı parmağında oynatan egemenlerin olduğu bir zamanda benim kafa yorduğum konulara bakın!

Ancak şunun farkında olmalıyız ki bu araçların her birinin bizi götüreceği amaçlar, bu kavramların gerçek bilgisinden uzaklaşıldığı sürece yaşamlarımızı çıkmaza sokacaktır. Sonuçta, sadece zihinlerimizi değil, bedenlerimizi de zincire vuruyor ve hayatlarımızı yok sayıyor olacağız.

***

Bir önceki “Sinek küçük ama mide bulandırır” yazıma ilişkin de şu notu düşmek gereği duyuyorum.

Merinos Atatürk Kültür Merkezi Orkestra Şube Müdürlüğü’nün kantininden oruç tutanları düşünerek, iftar saatinde atıştırmalık diyebileceğimiz türde simit, poğaça satışı yapmamaları konusundaki halktan biri olarak yaptığım eleştirinin dikkate alınarak, bunların satışının yapılması beni çok şaşırtırdı.

İhtimaldir ki daha önceki yönetimin Ramazan ayında kantini bir ay boyunca kapalı tuttuğu, kendileri döneminde su, çay gibi imkân sunuyor olmaları kendilerinin farkı olarak görülmüş olabilir.

Ne var ki dikkatlerinden kaçanı hatırlatmakta fayda görüyorum: zaten gerek merkezi, gerekse Bursa yerelindeki önceki iktidarın dayatmacı zihniyeti değil mi toplumun çoğunluğu için sorun olan? İdeolojileri bağlamında toplumun yaşamına yön verme politikaları değil mi hepimizi çileden çıkaran, toplumsal gerilime neden olan?

Bu nedenle ezbere öğrenilen bilgiler güdümünde yaşamamak ve bu dayatmaların hayatlarımızı çalmaması için içerikle örtüşen doğru eylemlerle inandırıcı olabiliriz: Çağdaş bir zihin muhafazakârlığı da laikliği de özgürlüğü de demokrasiyi de içeriğine uygun düşecek şekilde kavrar ve uygular.

Son söz şu olsun: Demokrasi sadece halkın egemenliği olarak kavranıyor da o toplumda bilgi yetkinliği yoksa, ezbere öğrenmeler bir toplumda hakimse o demokrasi toplumun başına çok büyük dert olur. Demokrasi sözünü ağzından düşürmeyenler tiranınız da olabilir, demokrasiye inanıyorum ama bildiğimi okurum diyen megalomanlar da çevrenizde yer alabilir.

Doğru anahtar, kilidi açar

12.03.2025 11:55

Hayat pencerenizden bakarken, toplumu seyre daldığınızda yanıt arayan kimi sorular sizin zihninizi de didikler, dürtükler mi? Benim zihnim bu konudan oldukça huzursuz. Sorularınız günün gerçekleriyle örtüşmüyor gibi sırıtınca daha bir artıyor sıkıntınız. Çok uzatmadan bir örnekle konuya giriş yapaca

Sinek küçüktür ama mide bulandırır

06.03.2025 22:48

İlköğretim yıllarından bu yana, laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır, diye öğretilir. Bu konuda bilinçli bilgi sahibi olan eğitmenler, devamında şunu da söylerler: laik devlet yapısında kişi, hangi inançtan olursa olsun devletin güvencesi altındadır. Daha net ifade etmek gereki

Nilüferli kadınların, yöre yöre ayak izleri

13.03.2022 09:24

Kimi iş insanı, kimi ev hanımı, kimi öğretmen. Yaşamlarında da hedeflerine tam isabet ettirmeyi başaran on iki kadın! Gezmeyi seviyorlar, dünyayı tanımayı istiyorlar; olanakları elveriyor, yola çıkmakta tereddüt etmiyorlar. Dünyayı deyim yerindeyse, bir uçtan bir uca dolaşmış olduğunu söyleyen Hüsn

Çok haklısınız! Allah cezalandırdı!

04.11.2020 12:19

Kimilerinin soyut, kimilerinin somut algıladığı ve kimilerinin "Allah" adını verdiği bu Varlık'a başkaları da kendi dil ve inançlarına göre isimler veriyor: Örneğin İngiliz "God" diyor, Fransız "Dieu", İtalyan "Dio", Yahudiler "Elah / Elahim", Budist "Buda", Hegel "Geist" ... ve kimileri için O, "En

"Çivit Mavisi"nin devrimci ruhu kırk yamalı kadınları!...

25.10.2020 10:10

"Çivit Mavisi" ile şiir okumanın ne kadar zor olduğunu düşündüm bir kez daha; İnci Kandemir Sert'in bu adla anılan şiir kitabını ilkin bu yılın 12 Nisan'ında tamamladım. Ardından iki, üç ... bazı şiirlerini ise dört, beş ... kez okudum. Bu satırları yazmaya oturduğumda kaçıncı kez evrildi kitap e

19 Mayıs bir gençlik hareketidir

19.05.2020 00:19

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nda sözü bir gencimize verdik. 10 Kasım 2002 tarihinde dünyaya gelen Barış Evci, henüz lise son sınıf öğrencisi ve bu yıl üniversite sınavına girecek. Aklın yaşta değil, başta olduğunun en güzel örneklerinden biri olan Barış ile idealleri ve hedefi üzerinden siyaseti

Kadının Adı Var

12.02.2020 00:36

"Sekiz, dokuz yaşlarındaydım; başrolünü Hale Soygazi'nin oynadığı bir film izlemiştim. Kadının kendini ifade etme çabasını, erkek egemen toplumda var olma mücadelesini anlatıyordu. Filmin son karesinde kadın kendisine yüklenen bütün sıfatlardan arınırcasına, çıplak bir şekilde daktilosunun başına ge

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursaport.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.