SON DAKİKA

Özgürlük için başkaldırı doğru anlaşılamadı

Yazının Giriş Tarihi: 22.04.2025 21:43
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.04.2025 22:51

Bursa Uludağ Üniversitesi’nin ellinci kuruluş yıldönümü, bünyesinde barındırdığı fakülteler ve bölümleri tarafından çeşitli etkinliklerle kutlandı.

Fen ve Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü de üniversite bünyesindeki kuruluşunun otuz beşinci yılında, görkemli bir etkinliğe imza attı. Ulusal ve uluslararası düzeyde Türkiye’nin adını felsefe alanında etkin kılan iki değerli filozofu ağırlayan Felsefe Bölümü, Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ve Prof. Dr. Ahmet Arslan’ın sunduğu konferansla da Bursalıların düşünce dünyasına ilham oldu.

Ben, Ege Üniversitesi’ndeki lisans eğitimim döneminde Arslan’ın, Maltepe Üniversitesi’ndeki yüksek lisans sürecimde Kuçuradi’nin öğrencisi olmak şansına erişmiş biriyim. Kendilerine bağlılığım ve minnettarlığım sözlerimle ifade edemeyeceğim kadar yoğun.

Ahmet Hocam’ın sunumundan kesitleri Zafer Opsar haber niteliğinde kaleme aldığı için ben bu yazımda, İoanna Hocam’ın söyleşisinden aktarımda bulunacağım.

“Çağımızı Anlamaya Çalışırken” Yol Gösterici İki Kavram: Değer ve Anlam, başlıklı söyleşisinde Kuçuradi, 1978 yılında Kahire’de toplanan Birinci Asya – Afrika Felsefe Konferansı’nda sunduğu bir bildiride dikkati çektiği bir konuyla söze başladı: 19. Yüzyıl 20. Yüzyıl'a ne aktardı? 20. Yüzyıl 21. Yüzyıl'a ne aktaracak?

Yanıt: Başkaldırma.

Bu sözcüğün her iki yüzyıl için de uygun olduğunu söyleyen Kuçuradi, bu saptamasının ardından sordu: Ama neye başkaldırma? Niçin başkaldırma?

İlkin 19. Yüzyıl'ın iki dev düşünce insanının bu konudaki yanıtlarına yer verdi. Nietzsche için, “Demokratik Batı’da geçerli ahlakın ikiyüzlülüğüne başkaldırmalıydı, bu sayede özgür – yaratıcı kişiler tarihsel gelişmeye yeni hedefler önerebilecekti.

Diğeri, “insanın kendi yarattıklarının egemenliği altına girerek, kendi yapısına yabancılaşmasına” başkaldırılmasını isteyen Marks: bu sayede de insanlar kavuşacakları özgürlükle, insan yapısına uygun, “sosyal insan” olarak birlikte ve birbirlerini bir araç olarak değil, bir amaç olarak görüp yaşayacaklardı.

Kuçuradi, iki ayrı açıdan insana özgürlük isteğinde bulunan bu başkaldırmanın önceki ve bu yüzyılın ilk çeyreğinde de amacına uygun yankı vermediğine dikkati çekti. Şöyle ki pozitivizmin insan anlayışı ve 20. Yüzyıl'ın tarihsel koşulları birleşerek çağın kültürünü ve başkaldırma geleneğini oluşturunca, postmodernizmin, “her şey gider / her şey olur” ilkesi ölüm saçan bir başkaldırıya dönüşmüş oldu. Yani terör, çağa damgasını vurdu.

O zaman sorulacak soru şuydu …

Özgürlük nedir?

İoanna Hoca, bu soruya, basmakalıp söylene geldiği haliyle, “kişinin başkalarına zarar vermeden istediğini yapmada engellenmemesi” anlayışının, “kişinin canının istediğini yapmada engellenmemesi” haline dönüştüğüne vurgu yaptı. Zihinlerde yer eden haliyle ontolojik / antropolojik anlam taşıyan bu özgürlük anlayışının 21. Yüzyıl'ın ilk çeyreğinde de postmodernizmin çıkmazında duvara toslayıp durduğunu belirten Kuçuradi, “etik özgürlük” anlayışının bu düşünceden kesin ve net bir şekilde ayrımına değindi.

Peki, etik özgürlük bize ne söyler? Kant’ın ifadesiyle, “Öyle eyle ki senin istemeni belirleyen maksim (öznel ilke), genel bir yasamada yer alabilecek (doğa yasası olacakmış gibi) bir nitelikte olsun”.

İoanna Kuçuradi’nin ifadesiyle belirtecek olursak, etik özgürlük, “Sizde yaptığımın sizde bitmesi”ni buyurur. Kuçuradi’nin bu sözlerini yine kendi ifadesiyle, daha da belirginleştirmemiz gerekirse, “Size yaptığımı, ‘bana bir şey dönmesi’ için değil, ‘sizin için’ yapmış olmam demektir” der.

Özgürlüğü, değer ve değerler bilgisi belirler

Kuçuradi, çıktığımız bu yolda, yanlış yollara sapmamıza neden olan şeyin değer ve değerler bilgisine yabancı olduğumuz için, kavramlara yanlış anlamlar yüklememiz olduğunu söyler. Örneğin, intihar bombacılarının beyninin yıkanmasında etken olan ana neden de bu anlam arayışıdır.

Kişilerin yaşamlarına anlam katma çabasının “evrensel bir insan fenomeni” olduğunu belirten İoanna Hoca, bu noktada da sorar, “bu aranan anlam nedir?”

Anlam kavramının içeriğini neyin belirlediğini hiç düşündük mü? Bir şey bizim için hangi nedenlerle anlamlı?

Hocaların hocası, bu içeriğin belirlenebilmesinin “değer” kavramıyla mümkün olduğunu söylüyor. Yine bir kavram çözümlemesiyle yüz yüze kalıyoruz; “değer”: Bir şeyin değeri, o şeyin, “aynı türden şeylere göre özelliği, benzerleri arasında özel yeri” anlamına geliyor. Örneğin bir edebiyat eserinin değerini belirleyen şey, onun benzerleri arasındaki yeridir.

Yeri gelmişken araya sıkıştırmamız gereken önemli bir not düşelim. İoanna Kuçuradi’ye göre, “değer sırf insanla, insan başarılarıyla ilgilidir. Kendi başına doğal bir nesnenin ve bir malın değeri yok, yalnız faydası veya fiyatı –aynı malın çeşitli fiyatları – vardır”. Bu yaklaşımı bile Kuçuradi’nin insan anlayışına çok büyük bir ayna tutmaktadır. İnsanın varlık imkanlarının (bilgi, bilim, sanat,felsefe, kültür …) gerçekleşmesi yoluyla ortaya koyduğu değerler, bu başarıları, o’nun ne kullanılacak bir araç ne de fiyatlandırılacak bir mal olmadığını gösterir.

Gelelim insana dair şeylerin benzerleri arasındaki yerini (değerini) saptayabilmek için nasıl “doğru değerlendirme”de bulunmak gerektiği konusuna. İoanna Kuçuradi, doğru değerlendirme bilgisine sahip olmamanın, günlük hayatımızda sürüklendiğimiz en belirgin yanlışlardan biriyle bizi yüzleştiriyor. Etik değer bakımından çok problemli olan kimi kurallara uygun davranmayı, “ahlaklı olmak” diye düşünebiliyoruz.

Kuçuradi, bir kişinin doğru değerlendirme bilgisinden yoksun olduğu durumda, anlam ve değeri, o şeye ya “değer atfettiği” ya da “değer biçme”sine bağlı olarak değerlendirdiği için birbirine karıştırdığını söylüyor. Milliyetçilik ve ırkçılık, bütün dünya işçilerinin birleşmesi, Avrupa muktesabatı gibi topluluk ideallerini İoanna Hoca, birer “atfetme”den ibaret olarak örnekliyor.

Burada bir şeyin değeri ile anlamı arasında Kuçuradi’nin bize göstermeye çalıştığı şey, bir şey, biri ya da birileri için anlamlı olabilir, oysa bir şeyin değeri onun nesnel özelliğidir. O halde bir şeye yüklenen anlam, onun nesnel değerinin karşılığı ise ikisi aynı şey olur.

Yazının sonlarına gelirken, şu ayrımı yapalım; kişi ve eylemleri açısından bir şey, o kişinin “sürekli gerçekleşmesini istediklerine ilişkin düşünceleridir”.

İnsana ve insan etkinlikleri açısından baktığımızda ise Kuçuradi şunları söyler:

Belirli bir amacın ya da kişi eyleminin anlamı, onun değerli olduğu bilgisinden oluştuğu görülüyor - yani böyle bir amacın ve onu gerçekleştiren eylemlerin onu gerçekleştiren kişiye, gerçekleştirildiği duruma ya da insan dünyasına sağladıklarının bilgisinden. Değerli bir amaç veya değerli bir kişi eylemi insan için, insanların dünyası için ve bu amacın veya eylemin değerinin farkında olanlar için anlamlıdır.

İnsanın belirli olanaklarının gerçekleşebilirliğinin koşullarını oluşturan amaçların bilgisi (örneğin insan haklarının bilgisi) ya da bazı yaşantı ve eylem olanaklarının bilgisi, tarihsel olan insanın, -insan türünün- amaçlarını oluşturuyor. Bu koşullardan her biri, onları bilenler ve bu bilgiyle eylemde bulunanlar için anlamlıdır. Bu insanlar böyle eylemde bulunmakla insan dünyasına anlam boyutunu katarlar.

Evet sevgili okur,

Görüldüğü üzere, değer yargılarıyla doldurulmuş zihinlerimiz, gerçekte başkaları tarafından ipotek edilmiş hayatlarımızla bizi karşı karşıya getiriyor. Etik değer bilgisinden yoksun hayatlarımız bizi varlığımıza yabancılaştırıyor diyeceğim, ancak bu ifadem de kimilerinin “değer yüklemelerinden” ibaret ahlak anlayışı ile karıştırılabilir endişesi duyarım.

Sözün özü şu ki bir kişi olarak eylemlerimiz, insan dünyasına bir değer katmaktan uzaksa, odakta, bir kişi olarak kendimiz için gerçekleşmesini istediğimiz ya da aidiyetle bağlı olduğumuz topluluk ya da toplumun yargılarından oluşan eylemlerden ibaretse, hayatımızın penceresinden anlam manzarasında ne gördüğümüze bir kez daha bakalım derim.

Özgürlük için başkaldırı doğru anlaşılamadı

22.04.2025 21:43

Bursa Uludağ Üniversitesi’nin ellinci kuruluş yıldönümü, bünyesinde barındırdığı fakülteler ve bölümleri tarafından çeşitli etkinliklerle kutlandı. Fen ve Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü de üniversite bünyesindeki kuruluşunun otuz beşinci yılında, görkemli bir etkinliğe imza attı. Ulusal ve ulusl

Doğru anahtar, kilidi açar

12.03.2025 11:55

Hayat pencerenizden bakarken, toplumu seyre daldığınızda yanıt arayan kimi sorular sizin zihninizi de didikler, dürtükler mi? Benim zihnim bu konudan oldukça huzursuz. Sorularınız günün gerçekleriyle örtüşmüyor gibi sırıtınca daha bir artıyor sıkıntınız. Çok uzatmadan bir örnekle konuya giriş yapaca

Sinek küçüktür ama mide bulandırır

06.03.2025 22:48

İlköğretim yıllarından bu yana, laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır, diye öğretilir. Bu konuda bilinçli bilgi sahibi olan eğitmenler, devamında şunu da söylerler: laik devlet yapısında kişi, hangi inançtan olursa olsun devletin güvencesi altındadır. Daha net ifade etmek gereki

Nilüferli kadınların, yöre yöre ayak izleri

13.03.2022 09:24

Kimi iş insanı, kimi ev hanımı, kimi öğretmen. Yaşamlarında da hedeflerine tam isabet ettirmeyi başaran on iki kadın! Gezmeyi seviyorlar, dünyayı tanımayı istiyorlar; olanakları elveriyor, yola çıkmakta tereddüt etmiyorlar. Dünyayı deyim yerindeyse, bir uçtan bir uca dolaşmış olduğunu söyleyen Hüsn

Çok haklısınız! Allah cezalandırdı!

04.11.2020 12:19

Kimilerinin soyut, kimilerinin somut algıladığı ve kimilerinin "Allah" adını verdiği bu Varlık'a başkaları da kendi dil ve inançlarına göre isimler veriyor: Örneğin İngiliz "God" diyor, Fransız "Dieu", İtalyan "Dio", Yahudiler "Elah / Elahim", Budist "Buda", Hegel "Geist" ... ve kimileri için O, "En

"Çivit Mavisi"nin devrimci ruhu kırk yamalı kadınları!...

25.10.2020 10:10

"Çivit Mavisi" ile şiir okumanın ne kadar zor olduğunu düşündüm bir kez daha; İnci Kandemir Sert'in bu adla anılan şiir kitabını ilkin bu yılın 12 Nisan'ında tamamladım. Ardından iki, üç ... bazı şiirlerini ise dört, beş ... kez okudum. Bu satırları yazmaya oturduğumda kaçıncı kez evrildi kitap e

19 Mayıs bir gençlik hareketidir

19.05.2020 00:19

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nda sözü bir gencimize verdik. 10 Kasım 2002 tarihinde dünyaya gelen Barış Evci, henüz lise son sınıf öğrencisi ve bu yıl üniversite sınavına girecek. Aklın yaşta değil, başta olduğunun en güzel örneklerinden biri olan Barış ile idealleri ve hedefi üzerinden siyaseti

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursaport.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.